Mpox-Virus
DEÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı ve Viroloji Bilim Dalı Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Ayça Arzu Sayıner MPOX (Maymun Çiçeği) hastalığı hakkında merak edilenleri bizlerle paylaştı. Aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz
DEÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı ve Viroloji Bilim Dalı Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Ayça Arzu Sayıner MPOX (Maymun Çiçeği) hastalığı hakkında merak edilenleri bizlerle paylaştı. Aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz
Dokuz Eylül Üniversitesi Uyku Bozuklukları ve Epilepsi İzlem Merkezi, 1998 yılında Türkiye’nin üçüncü Ege Bölgesi’nin ilk Uyku Bozuklukları ve Epilepsi Merkezi olarak faaliyete başlamıştır. 2022 yılının Mart ayında teknolojik ve fiziksel altyapısı, hasta konforu ön planda tutularak yenilenmiştir. Merkez, Nöroloji Anabilim Dalı bünyesinde bulunan Uyku Bozuklukları Polikliniği ile Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı hekimlerince hasta değerlendirilmesi ve yönlendirilmesiyle uykuya bağlı rahatsızlıklar ve epilepsi hastalığının tanısı ve tedavisi amacıyla hizmet vermektedir.
Merkezimiz,
• Horlama,
• Uykuda Nefes Durması (Uyku Apnesi),
• Uyurgezerlik,
• Uyku Terörü,
• Kabus Bozukluğu,
• Uykuda Anormal Hareketler,
• Uykuda Hareket Bozuklukları ,
• Gündüz Önlenemez Uyku Atakları
rahatsızlıklarının tanı ve tedavisinde, uzman ve deneyimli kadrosu ile 7/24 hizmet vermektedir.
• Merkezde bulunan dört oda ile uykuda nefes durması, uyurgezerlik, uyku terörü, kabus bozukluğu, uykuda anormal hareketler, uykuda hareket bozuklukları, gündüz önlenemez uyku atakları tanısına yönelik gece boyu uyku izlemi ile Polisomnografi incelemesi
• Gündüz önlenemez uyku ataklari (hipersomnia) için gündüz uyku testlerinin gerçekleştirilmesi
• Merkezde bulunan Elektroensefalografi (EEG) üniteli oda ile epilepsi tanı, takip ve tedavisinin yapılması
• Uygun hastalarda epilepsi cerrahisi açısından değerlendirme için uzun süreli -beş güne varabilen- video EEG incelenmesi
• Uyku bilimi alanında akademik araştırmaların gerçekleştirilmesi ve deneyimli uzmanların yetiştirilmesi
Merkeze doğrudan başvuru alınmamakta olup, uyku bozukluğu ve/veya epilepsi şikayeti bulunan hastalarımızın, hastanemiz e-randevu sistemi üzerinden veya telefon aracılığı ile Nöroloji Anabilim Dalı bünyesinde bulunan Uyku Bozukluğu Polikliniğinden ya da Göğüs Hastalıkları, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Polikliniklerinden randevu almaları gerekmektedir.
İlgili polikliniklerdeki muayene sonrasında hekim değerlendirmesi üzerine ihtiyaç halinde tanı ve tedavi için merkezimize istem yapılarak randevu oluşturulmaktadır.
26.01.2023 tarihli ve 32085 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 7433 sayılı “Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” un 3 üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen Geçici 48 inci maddesi uyarınca mezkur Kanunun 4/A maddesi kapsamındaki Memur statüsüne atanma işlemleri ile ilgili olarak;
Hastanemizde 657-4/B kadrosunda görev yapmakta olan Sözleşmeli Personellerin Hastanemiz İnsan Kaynakları Biriminden teslim almış oldukları Atama Başvuru Dilekçesi ekindeki formları hatalı doldurmaları, kaybetmeleri ya da düzeltme yapmak istemeleri ihtiyacına binaen ekte sunulmuştur.
- Mal Bildirim Beyannamesini hatalı dolduran kişiler önlü arkalı olarak indirip bu şekilde düzenlemek zorundadır.
Bilgilerinize…
Avrupa Acil Tıp Birliği Başkan Yardımcısı Dr. Robert LEACH DEÜ Hastanesi Acil Servisimize bir ziyaret gerçekleştirdi.
Türkiye’de Acil Tıp Anabilim Dallarının kurulmasına öncülük eden Üniversitemizin Erişkin ve Pediatrik Acil Servislerini gezen Dr. Leach, meslektaşları ile bir arada olmaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Avrupa ülkelerine kıyasla Türkiye’de Acil Servislere başvuran hasta sayılarının çok daha fazla olduğunu ifade eden Dr. Leach, asistan doktorlarımızı bu zorlu görevi başarı ile yerine getirdikleri için tebrik etti, tecrübe ve bilgilerini paylaştı.
İki günlük ziyaretinde güzel ilimiz İzmir’den ve Fakültemizden çok etkilendiğini, ilk fırsatta daha uzun süre gelmek istediğini dile getirerek ayrıldı.
Sıtma, tarih boyunca insanlığı tehdit eden en tehlikeli salgın hastalıklardan biridir. İnsanlara parazit taşıyan sivrisineğin sokmasıyla bulaşır ve zamanında tedavi edilmezse öldürücü olabilir. Sıtma tedavi edilebilen ve önlenebilen bir enfeksiyon hastalığıdır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre sıtma en çok Afrika kıtasında olmakla beraber, Asya, Güney Amerika, Uzak Doğu ve Orta Doğu’nun bazı ülkelerinde görülmektedir. 2017 yılında dünyada 219 milyon kişi sıtma paraziti ile enfekte olmuş ve 435.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Sıtmaya bağlı ölümlerin %93’ü Afrika kıtasındaki ülkelerden bildirilmiştir. 2016 yılı itibariyle ülkemizde yerli sıtma olgularına rastlanmamaktadır. Sıtma görülen ülkelere seyahat eden vatandaşlarımız bu bölgelerden paraziti alıp hastalığa yakalanmaktadır. Ülkemizde tespit edilen yurtdışı kaynaklı sıtma vakalarının yaklaşık %75’i P. falciparum sıtmasıdır.
Sıtma insanlara parazit taşıyan anofel cinsi dişi sivrisineğin sokması ile bulaşmaktadır. Dünyada 400’den fazla türü bulunan anofel sivrisineklerin yaklaşık 30 türü sıtma bulaşında önemli rol oynamaktadır. Sivrisinek sokması dışında sıtma; kan transfüzyonu, organ transplantasyonu ya da plasenta yoluyla doğum öncesi veya doğum esnasında anneden bebeğe de geçebilmektedir. Sivrisinek sokmasıyla bulaşan sıtmada hastalık ortalama 7 ile 30 gün içinde ortaya çıkmaktadır. P. falciparum sıtmasında çoğu hastada enfeksiyon bulaştan sonra ilk bir ayın içinde bulgu vermektedir. Bulaştan sonraki ilk 6 ay içinde hemen hemen tüm hastalarda sıtma semptomları başlamaktadır.
Hastalığın başlıca semptomları ateş, üşüme, titreme, terleme, iştahsızlık, başağrısı, bulantı-kusma ve giderek artan halsizliktir. Hastalığın erken evresinde hayati organ yetmezliği bulguları yoksa tedaviye hemen başlanması durumunda tam iyileşme beklenmektedir. Ancak organ tutulumu olan hastalarda özellikle P. falciparum sıtmasında şiddetli sıtma gelişebilmektedir. Şiddetli sıtmada genellikle koma, böbrek yetmezliği, akciğer ödemi bulgulardan biri veya daha fazlası gelişebilmektedir. Şiddetli sıtma tedavi edilmezse hastaların büyük çoğunluğu kaybedilmektedir.
Sıtma tanısı üniversite hastanemizde kan yayma örneklemi ve hızlı tanı testleri ile yaklaşık 15-20 dakika içinde konulmaktadır.
Sıtma, tedavisi olan bir hastalıktır. Sıtma tedavisinde kullanılan ilaçlar İl Sağlık Müdürlüklerinden ücretsiz olarak temin edilmektedir. Hastalığa karşı henüz onay verilmiş bir aşı bulunmaması nedeniyle sivrisinek sokmalarına karşı kişisel korunma, hastalığın önlenmesinde ilk savunma hattı niteliğindedir. Diğer bir yöntem ise hastalığa karşı koruyucu ilaç kullanılmasıdır.
Sıtma görülen ülkede bulunulduğu sürece, sivrisinek sokmalarından kaçınılmalıdır. Özellikle gün batımı sonrasında pantolon ve uzun kollu kıyafetler giyilmesi, sivrisinek kovucu losyon ve mat gibi ürünlerin kullanılması, mümkünse klima ve vantilatör gibi hava dolaşımı yapacak cihazlar bulunan odalarda uyunması, açık alanda uyunulması durumunda cibinlik kullanılması önerilmektedir.
Sıtma riskli ülkeye seyahat etmeden en az 15 gün önce Seyahat Sağlığı Merkezlerine başvurarak seyahat edilecek ülkedeki sıtma riski hakkında ve alınacak önlemler ile ilgili bilgi alınabilmektedir. Bununla birlikte riskli bölgeye seyahat edilmesi durumunda koruyucu ilaçlar Seyahat Sağlığı Merkezlerinden ücretsiz olarak temin edilebilmektedir.
Öğr. Gör. Uzm. Dr. Oya Ö. EREN KUTSOYLU
DEÜTF Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD.
Yeşilay haftası dolayısıyla açıklama yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, tütün kullanımının bir hastalık olduğunu ve hekim eşliğinde tedavi edilmesi gerektiğini belirterek “Halk arasında sigarayı bırakmanın irade ile ilgili olduğuna dair yanlış bir bilgi var, nikotin bağımlılığı irade ile kontrol edilebilen bir şey değil. Nasıl ki tansiyonu yüksek bir kişi iradesi ile 22 olan tansiyonunu 12 ye düşüremez ya da şeker hastası olan bir kişi 400 olan şekerini 90’a düşüremez, nikotin bağımlıları da, sigarayı bırakırken ortaya çıkan bir takım vücut tepkileri var, bu tepkileri irade ile kontrol etmek her zaman mümkün değil.” dedi. Sigarayı bırakmak isteyenlere yönelik tavsiyeler veren Oğuz Kılınç, bu amaçla pazarlanan bilimsel olmayan yöntemler konusunda da önemli uyarılarda bulundu.
“İnternet ya da televizyon kanallarında sigarayı bıraktırdığı söylenen bir takım bitkiler ve akupunktur, hipnoz, biorezonans, moraterapi gibi ticari yöntemlerin bilimselliği yoktur. Tedavide uygun sonucu elde edebilmek için vatandaşların devletin kurumlarına, üniversitelere Alo 171 hattına kayıtlı sigara bıraktırma polikliniklerine başvurmaları daha doğru olacaktır.” dedi.
Dokuz Eylül Üniversitesi hastanesinde Göğüs hastalıkları ve Aile hekimliği anabilim dallarında sigara bırakma tedavilerinin uygulandığını belirten Kılınç “İki polikliniğimizde de sağlık bakanlığı tarafından ruhsatlanmış, akredite edilmiş ve bilimselliği kanıtlanmış yöntemleri uyguluyoruz. Başvuran hastalarımıza önce bir bilgilendirme toplantısı yapıyoruz, ayda bir yapılan bu bilgilendirme toplantısından sonra kişilerin özelliklerine göre tedaviler planlıyoruz, çünkü her sigara içen birbirinden ayrı, terzi işi bir tedavi planlıyoruz. Bu tedaviler başladıktan sonra da hastalarımızı takibe alıyoruz ilk bir ay içinde iki kez olmak kaydıyla işler yolunda gidiyorsa ayda bir kez görerek, 1 yıla kadar hastalarımızı takip ediyoruz bu konuda destek oluyoruz” dedi
Yardım almadan bırakmayı deneyenler çok ciddi zorluklar çekiyor
Mutlaka bir hekimden yardım alınması gerektiğini vurgulayan Kılınç sözlerine şöyle devam etti: “Kendi kendine sigarayı bırakmayı denemek “anestezisiz diş çektirmek gibidir” Çok acı çekersiniz. Kendi kendine bırakmaya çalışanlar çok ciddi zorluklarla karşılaşabiliyorlar, bu da bu işi denemekten onları alıkoyuyor. “-Ben denedim çok kilo aldım -Denedim çok gergin oldum -Sosyal ilişkilerim bozuldu, -Ağzımda yaralar çıktı, -Kabız oldum” gibi bir takım sıkıntılar nedeniyle bırakmayı denemekten vazgeçiyorlar. Hâlbuki bunları yaşamalarına gerek yok. Bunlar eğitimli hekimler tarafından, uygun tedavi ile ciddi yan etki yaşamadan kontrol edebildiğimiz süreçler. Biz sigaradan kurtulma sürecini kolaylaştırabiliyoruz. Bireysel çaba ile sigara bağımlılığından kurtulma oranları %3- %5 iken bizim yöntemlerimizle sigaradan kurtulma oranları %50-60’a çıkıyor. Çok ciddi bir fark var.”
Günde 1 tane bile ölümcül
Kılınç “Sigara içen kişiler hasta olmadan bundan kurtulmaları gerekiyor. Çünkü içmeye başladıkları andan itibaren hücresel düzeyde zararlanma başlıyor. Şöyle bir örnek vereyim, düzenli olarak günde 1 sigara içen tek bir sigara içen insanda erkek cinsiyette kalp akciğer yaşı ana yaşının 28 yıl önüne geçiyor. Kadın cinsiyette bu 23 yıl. Yani bu ne demek? 30 yaşında sigara içen bir insansa herhangi bir şikâyet hissetmese de herhangi bir hastalık teşhisi konmasa da, bu insan yaşamından erkekse 28, kadınsa da 23 yıl kaybetmiş olduğundan. Kalp akciğer yaşı erkekse 58 kadınsa 53 oluyor. İyi haber sigaradan kurtulduktan 20 dk sonra kaybedilen yıllar geri kazanılmaya başlanıyor. Sigaradan kurtulmak istemeden önce bu kişiler bunu keyif davranışı, stresini yönetebilmek için bir araç, kilo alımını kontrol ettikleri bir tedavi gibi de algılayabiliyorlar. Hâlbuki, yaptıkları davranış çok ciddi bir risk faktörü. Sigara içen kişilerin sağlık risklerinin, içmeyen kişilere göre çok daha fazla olduğunu biliyoruz. Mesela kalp krizi geçirme riski 10 kat daha fazla kanser riski 30 kat daha fazla, KOAH dediğimiz nefes darlığı ile giden hastalığın riski 15 kat daha fazla. Ama sigaradan kurtulduktan 20 dakika sonra bu riskler azalmaya başlıyor dolayısıyla yaptıkları davranışın keyif değil risk davranışı olduğunu bilip ona uygun şekilde davranırlarsa hekimin yardımıyla da tedavi ve diğer önerileriyle de bu risk maddesinden arınıp sağlıklı bir yaşama merhaba diyebilirler. Hastalık oluşmadan bunu terk ederlerse bundan kurtulurlarsa bizlerin yardımıyla bu kaybedilmiş olan yılların tümü 20 dakikadan itibaren geri kazanılmaya başlıyor. “-İçiyorum ama zarar vermeyecek şekilde içiyorum, -Dudak tiryakisiyim, -İçime çekmiyorum, Dedem 80 yaşına kadar içti bir şey olmadı, benim tek kötü alışkanlığım bu , spor yaparak sağlıklı beslenerek bunun zararlarını ortadan kaldırıyorum” gibi bazı inanışlar var. Bu inanışların doğru olmadığını biliyoruz. Sigaranın zararlarından korunmak için tek bir yol var sigarayı terk etmek ondan kurtulmak, vücuda zehri almamak. Vücuda zehri aldıktan sonra bu zehrin etki etmesini engelleyecek hiçbir yöntem söz konusu değil. Onun için içenlere ben hastalıklarının farkına varmalarını ve tedavisi mümkün olan bu hastalık durumunu tedavi ettirmek için bizim polikliniklerimize ya da alo 171 de kayıtlı olan polikliniklere başvurmalarını öneriyorum.” şeklinde konuştu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Özel Çalışma Modülleri (ÖÇM) kapsamında 2018-2019 eğitim öğretim yılı dönem 1 öğrencilerinin projeleri toplum ve öğrenciler için farkındalık yaratıyor. "Tıp Fakültesi öğrencilerinde güneşten korunma bilinci", "Tıbbiyeli gözüyle kentimiz İzmir", "Bilgisayar kullanımı ve sağlık", "ALS hastalığında toplumun farkındalığı" gibi başlıklarla ilgi çeken projeler eğitim dönemi sonunda düzenlenecek olan ÖÇM Sempozyumu'nda sergilenip ödül almak için de yarışacak.
DEÜ Tıp Fakültesi'nin eğitim programı kapsamında özel bir yeri olan ÖÇM'ler sosyal projelerle de öğrenciler için hem toplumla bir araya gelme hem de farkındalığı arttırma açısından önemli hale geldi. Dönem 1 öğrencileri için hazırlanan sosyal sorumluluk projeleri içerikleriyle de dikkat çekiyor. 2017-2018 eğitim döneminde yapılan projeler arasında da öne çıkan ve öğrencilerle fakülteye yıllarca emek verip çalışan şu an emekli öğretim üyelerini bir araya getiren "Fidanlar Çınarlar" buluşması bu sene de tekrarlanacak. Projeler arasında "Sigara, nargile, alkol ve enerji içecekleri tüketiminin kanserle ilişkisi konusunda bilgi düzeyi değerlendirmesi ve bilgi düzeyinin arttırılması", Doğru kan basıncı ölçüm tekniğinin erişkin bireylere aktarılması" , "Gönüllü refakatçilik", "Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bundan beslenen flört şiddeti", "Engelsiz kampüs" gibi başlıklar yer alırken, Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Başak Baykara bu tür projelerin öğrencilerin hekimlik iletişim, sunum, becerilerini arttırması ve sosyal farkındalıklarını geliştirmeleri açısından çok önemli olduğunu söyledi.
Kızılay aracı 19 Şubat 2019 Salı günü Saat 10.00-18.00 arasında altıgen ve derslikler binası arasındaki yolda olacaktır. Öykü Arin, Atakan Gür ve tüm ihtiyacı olanlar için sizleri donör olmaya ve kan bağışlamaya davet ediyoruz.
Duyuru Metnine Buraya Tıklayarak Ulaşabilirsiniz...
.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, sağlık hizmetlerinde önemli bir yeniliğe daha imza attı. Mikrocerrahi ve Rekonstrüksiyon Vakfı, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne mikrocerrahi uygulamalarında kullanılan SPY Cihazı bağışladı.
Mikrocerrahi ameliyatlarında operasyon alanının, kan dolaşımının, dokunun ya da organın canlı kalması gibi hayati fonksiyonların izlenmesinde önemli rol oynayan “SPY Floresans Görüntüleme Sistemi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde düzenlenen protokolle Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne bağışlandı.
Törende konuşan, TİSK Mikrocerrahi ve Rekonstrüksiyon Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Türker Özkan, hastanemize bağışlanan SPY Cihazı hakkında özetle şunları söyledi: “SPY Cihazı desteği ile uygulanabilen Floresan Görüntü Rehberli Cerrahi, günümüzde dünyada hızla genişleyen bir alan olup, hassas, hatasız ve güvenli cerrahi uygulamalara olanak sağlamaktadır.
Floresan rehberli cerrahi, biyolojik yapıların gerçek zamanlı görselleştirilmesine ve organ fonksiyonlarının ameliyat anında değerlendirilmesine odaklı bir yaklaşımdır. Bu yöntem cerrahın vizyonunu gerçek zamanlı olarak arttırır. Sadece kritik anatomik yapıları tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda sağlıklı ve hasta organların fonksiyonları hakkında bilgi sağlar. SPY Cihazı kullanılarak uygulanabilen Floresan Görüntü Rehberli Cerrahi Tedavi, cerrahi tedavilerin muhtemel komplikasyonlarını azaltmakta, ameliyatın kalitesini, doğruluğunu ve güvenliğini arttırmaktadır.” dedi.
Törende konuşan DEÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Ünal, “Mikrocerrahi operasyonlarının başarısını anında tespit edebilen, ileri teknoloji ürünü bu cihaz ile birçok alanda halkımıza hizmet vereceğiz” dedi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Ünal, “Böyle ileri teknolojilerle donatılmış bir cihazın envanterimize katılmış olması son derece önemlidir. SPY Cihazı, mikro cerrahi operasyonlarının yanı sıra tümör ve doku kanlanmasında önemli sonuçlar elde edilmesini sağlıyor. Operasyonlardaki veriler, diğer operasyonlar ve akademik çalışmalar için önemli arşiv niteliğinde olacaktır. Vakfa ve değerli yetkililerine bu önemli bağış nedeniyle teşekkür ediyoruz” dedi
İtalya’da yapılan Miss Future Star yarışmasında birinci olan Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik ve Bale Ortaokulu Bale Anasanat Dalı 5. Sınıf öğrencisi Ada Özdirek kazandığı para ödülünü, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Çocuk Hematoloji – Onkoloji Bölümü kliniğine bağışladı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik ve Bale Ortaokulu Bale Anasanat Dalı 5. Sınıf öğrencileri, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Çocuk Hematoloji – Onkoloji Bölümünde tedavi gören minik hastalara moral ziyaretinde bulundu. İtalya’da düzenlenen Miss Future Star yarışmasından 1.’likle dönen Ada Özdirek, Üniversitesi Hastanesi Çocuk Hematoloji – Onkoloji Bölümü kliniğindeki ziyarette, hasta çocuklara ve ailelerine dans gösterisi sergiledi, çeşitli hediyeler verdi.
KENDİLERİ KÜÇÜK KALPLERİ BÜYÜK
Etkinliğe katılan DEÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mete Edizer, “Bu güzel gösteriyi düşünen, planlayan ve gerçekleştiren konservatuvar 5. sınıf öğrencilerimize teşekkür ediyorum. Kendileri küçük kalpleri büyük öğrencilerimizi kutluyorum. Burada tedavi gören çocuklarımızın da kısa zamanda sağlıklarına kavuşmalarını diliyorum” dedi. Moral ziyaretine DEÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Ümit İşgörür, DEÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mete Edizer, DEÜ Devlet Konservatuvarı Bale Ana sanat Dalı Başkanı Doç. Dr. Seda Ayvazoğlu ve Çocuk Hematoloji – Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri ile bölümde görev yapan doktor ve hemşireler katıldı
Hastanemizde yapılacak olan;
TARİH : 11 mayıs 2018
SAAT : 10:00
YER : Dokuz Eylül Hastanesi Hemodiyaliz Merkezi İNCİRALTI/İZMİR
Detaylı bilgi için tıklayınız.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Bilim Dalı Diyaliz Merkezine 21.05.2018 tarihinde başlamak üzere Hekimler/Hemşireler için Hemodiyaliz, Hemşireler İçin Periton Diyalizi Hemşireliği eğitimi
başlatılacaktır. Eğitime başvurmak isteyenler;
Eğitim Sorumlusu Hemşire Seda ORÇIN
TEL: 0232 412 37 71
TEL: 0232 412 37 66
Detaylı bilgi için tıklayınız.
Hastanemiz kurulduğu günden itibaren kendisini hızla yenileyen bir yapıda hizmet vermektedir. Hızla gelişen sağlık sektöründe doğan ihtiyaçlar ve hastalarımızın artan hizmet beklentileri bizimde buna uyum sağlamak için çok daha fazla çaba göstermemizi gerekli kılmaktadır.
Genel standartlarımızı koruyabilmek amacıyla hasta odası yenilemelerimizi bağış yoluyla yapamıyoruz ancak hastanemizin iyileştirilebilmesi amacıyla yapacağınız tüm maddi ve ayni yardımlar bize güç verecektir. Yapacağınız tüm yardımlar için bizimle irtibata geçtiğiniz takdirde size çeşitli önerilerde bulunabiliriz.
Bu kapsamda yapacağınız tüm bağışlarınız için şimdiden teşekkür ederiz.
Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi
Adres: İnciraltı mahallesi Mithatpaşa caddesi no:1606 Balçova/İZMİR
Telefon: +90 (232) 412 22 22
Faks: +90 (232) 412 97 97
Otobüs ile Ulaşım : >> 5 | 6 | 7 | 8 | 82 | 305 | 551 | 971 |
| 975 | 981 | 982 | 983 | 984 | 985 | 987 |