Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, İkuei Medical College ve Japonya İzmir Kültürlerarası Dostluk Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen “Akupunktur ve Moksibüsyon Semineri” Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Derslikler Grubu Konferans Salonu’nda yapıldı.
İkuei Medikal College Akupunktur ve Moksibüsyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Akira Yoshihara, İkuei Medikal College Uzmanı Dr. Susumi Odai ve DEÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mete Edizer’in konuşmacı olarak katıldığı seminer Japonya’dan gelen bilim adamlarının yaptığı uygulamalarla izleyenleri Akupunktur ve Moksibüsyon konularında bilgilendirdi.
Seminerin açılış kısmında konuşan Prof. Dr. Mete Edizer, ‘ Her ne kadar Çin Tıbbı olarak geçse de akupunkturun Çin Tıbbı olmadığını vurguluyoruz. Akupunkturun özü Çinlilerden çok daha eski tarihlere dayanıyor. Japon bilim adamlarının her zaman çok güzel çalışmaları oldu.’ diyerek sözlerine şöyle devam etti; ‘ İğne batırma tekniği konusunda sadece tek bir cümle söyleyeceğim. Ben her zaman Japon ekolü olan yüzeyel iğne takmayı tercih ettim. Bu işin sınırlarını çizen aslında Japon bilim adamları oldu. Kendilerini şimdiden tebrik ediyor ve aramızda oldukları için çok teşekkür ediyorum. Akademik eğitim nasıl yaşam boyu devam ediyorsa akupunkturda da iğneyi her batırdığımda yeni bir şey öğreniyorum. Bu işin ucu bucağı yok ve büyük ihtimalle öleceğimiz güne kadar da hep satır satır öğrenmeye devam edeceğiz. Yaklaşık 11-12 yıldır bu işin içindeyim ve şu an aranızda en heyecanlı olan benim. Kendime göre naçizane bir kitap yazdım ve daha iyisini nasıl yaparım diye düşünürken böyle başarılı iki bilim adamı ile birlikte olup onların da görüşünü alma şansını buldum.’
Konuşmasına Üniversitemizin ‘Endüstri 4.0’ projesinin pilot üniversitelerinden biri olduğunun altını çizerek devam eden Edizer, bu proje sayesinde öğrenci değişim kapasitesinin ERASMUS programının sağladığı olanakların çok üzerinde artacağını söyleyerek, konuğumuz olan Japon Bilim adamının da kendisi gibi Anatomi üzerine çalıştığını ve bunun kendisi için çok büyük bir şans olduğunu söyleyerek sözü Prof. Dr. Akira Yoshihara’ya bıraktı.
Prof. Dr. Akira Yoshihara, Japonca simultane tercüman eşliğinde yaptığı sunumunu tamamen Türkçe hazırlayarak izleyenlere anlamlı bir jest yaptığı konuşmasına burada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı ve Üniversitemize davet edildiği için teşekkürlerini sundu. Yoshihara, Japonya’da kullanılan akupunktur tekniklerinden ama bunlar arasında özellikle gebelikte kullanılan yöntemlerden söz ettiği konuşmasında akupunktur ve moksibüsyon üzerine genel bilgilerden söz ederek başladığı sunumunda bu iki tedavinin ana hatlarına ve tıbbi kanıtlarına değindi. Katılanların ilgiyle izlediği konuşmanın ardından salonda bulunanlar arasından alınan gönüllülere Dr. Susumi Odai tarafından akupunktur ve moksibüsyon tedavileri uygulandı.
Oldukça ilgi çekici geçen uygulamaların ardında geçilen soru cevap bölümünde Prof. Dr. Mete Edizer, akupunktur ve moksibüsyon tedavilerinin kalıcı olup olmadığı sorusuna, tedavilerin kalıcı olduğunu ama günümüz dünyasında sürekli dışarıdan gelen travmalara maruz kaldığımızı belirterek bu etkiler yoluyla iki üç yıl içerisinde vücut dengesinin yeniden bozulduğunu söyledi. Edizer; ‘Sizlere önerim suyu özellikle gün içerisinde içmeniz. Suyu içerken de mecburen kullandığımız şişelerin ağzını açarak suyun oksijen ile temas etmesini sağlayarak içmeliyiz. Çünkü suyun bir hafızası var ve bizler bu hafızayı suyu plastik şişelere hapsederek bozuyoruz.’ diyerek çevresel etmenlerden korunmamız gerektiğine dikkat çekti.