Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Erişkin Acil Servisi Yenilendi
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Erişkin Acil Servisi, Sağlıkta Kalite Standartları gereği yürütülen renovasyon sürecini başarıyla tamamladı. Acil servisimiz, artık daha geniş bir alana sahip olmanın yanı sıra, hasta bakımını kolaylaştıran yeni teknolojik altyapı ile donatıldı.Yenilenen acil servisimiz, modern donanımı ve güncel sağlık standartlarına uygun yapısıyla hem hastalar hem de sağlık çalışanları için daha konforlu bir ortam sunuyor.
DEÜ Hastanesi Başhekimi Prof.Dr. Sefa KURT yaptığı basın açıklamasında, “ Bu yenileme süreci, hastalarımıza daha iyi bir hizmet sunma amacının bir parçasıdır. Sağlıkta Kalite Standartları çerçevesinde, hem fiziksel altyapımızı hem de sağlık hizmeti sunumumuzu güçlendirdik. Üst yönetim olarak, hastalarımızın en hızlı ve etkili sağlık hizmetini almasını temin etmek için buradayız. Yenilenen acil servisimizin, hem hastalarımıza hem de sağlık profesyonellerine fayda sağlamasını umuyoruz” dedi.
Dahili Birimler Yoğun Bakım Ünitesinde Hastalarımıza Hizmet Vermeye Başladık
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ameliyathane Hemşireliği Resertifikasyon (Yenileme) Sınavı
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından 11.10.2024 tarihinde Ameliyathane Hemşireliği Resertifikasyon (Yenileme) sınavı düzenlenecektir.
Başvurular 02.09.2024 - 13.09.2024 tarihleri arasında alınacak olup Program Sorumlusu ve sınava ilişkin bilgiler aşağıda yer almaktadır.
Program Sorumlusu
Hemşire Şükran AVCU
Telefon: 0505 525 00 30
Eğitim Hemşiresi
Uzm. Hemşire Hale SURLU
Telefon: 0533 779 20 11
e-posta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Gerekli Belgeler:
* Resertifikasyon Başvuru Formu (Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü ve Yönetici Onayı olacaktır. Forma ulaşmak için tıklayınız.
* Sınav Başvuru Dilekçesi
* Sertifika Fotokopisi ( Başvuru sırasında fotokopisi (önlü arkalı) gönderilecek, sınava kabul edilmesi durumunda sertifika aslını yanında getirecektir.)
* Nüfus Cüzdanı Fotokopisi
* Kurum Üst yazısı
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından 21.10.2024 - 25.11.2024 tarihleri arasında Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı düzenlenecektir.
Başvurular 09.09.2024 - 20.09.2024 tarihleri arasında kabul edilecek olup aşağıda bilgileri yer alan Program Sorumlusu ve Eğitim Kemşiresi ile iletişime geçilecektir.
Program Sorumlusu
Hemşire Şükran AVCU
Telefon: 0505 525 00 30
Eğitim Hemşiresi
Uzm. Hemşire Hale SURLU
Telefon: 0533 779 20 11
e-posta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Hastanemize Yeni Temizlik Makinaları Kazandırıldı
Hastanemiz, temizlik hizmetlerinde kaliteyi artırmak amacıyla iki adet profesyonel zemin yıkama ve temizlik makinesi almıştır. Yeni makinalarımız hastanemiz hijyen standartlarını yükseltmek ve çalışanlarımızın işlerini kolaylaştırmak için kullanılacaktır.
Personellerimize, makinaların verimli kullanımı için üretici firma tarafından kapsamlı bir eğitim verilmiştir. Tanıtım ve ilk kullanım ise Hastanemiz Başhekimi Prof. Dr. Sefa Kurt ve Başmüdür V. Barış Akdemirci tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni teknolojik ekipmanlarımız; temizlik ekibimizin işlerini daha konforlu ve etkili bir şekilde yapmalarını sağlayacaktır.
Üniversitemiz Hastanesi Erişkin Acil Servisi ile ilgili Kamuoyu Açıklaması
UYANIK BEYİN TÜMÖRÜ AMELİYATI BAŞARIYLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
29 Temmuz 2024 tarihinde gerçekleşen; Beyin ve Sinir Cerrahisi ekibi ile Anestezi ekibi iş birliği ile 63 yaşındaki beyin tümörü tanılı bir hastanın uyanık kraniotomi (uyanık tümör çıkarılması) cerrahisini başarıyla gerçekleştirdi.
Cerrahi ekipten Doç. Dr. Ceren Kızmazoğlu, Dr. Öğretim Üyesi Koray Ur, Asistan Dr. Rahan Deniz Aydeniz Ar. Gör. Dr. Ozan Balkabak, Ar. Gör. Dr. Melike Hidayet ve Anestezi Kliniği’nden Doç. Dr. Ferim Günenç’in önderliğinde yapılan ameliyat, ekip çalışması ve uyumla sorunsuz şekilde tamamlandı.
Hasta tüm cerrahi işlem boyunca uyanıklığı korunarak ve BİS monitorizasyonu kaydı ile herhangi bir güç kaybı gelişmeden işlem gerçekleştirildi.
Cerrahi ekibimiz bu tür ameliyatların nadir merkezlerde yapıldığının altını çizerek; ameliyat esnasında konuşma ya da motor korteksin kontrolünün sağlanmasının yanı sıra, entübe edilmeyen hastanın ameliyat sonrası daha hızlı toparlanması ve hastaneden çıkış süresinin kısalması yönünden avantaj sağladığını vurguladılar.
Bu başarılı operasyon, beyin tümörü ameliyatlarında uyanık kraniotomi yönteminin önemini bir kez daha ortaya koydu.
Değerli hekimlerimizi bu önemli başarılarından dolayı tebrik ediyoruz.
DEÜ Hastanesi Üst Yönetiminden Bayram Ziyareti
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Sefa Kurt ve üst yönetim ekibi, bayram günü hastanemizde yatan hastalarımızı ve özveriyle çalışan personelimizi ziyaret ederek bayramlaştı.
Ziyaret kapsamında, hastanemizin farklı birimleri, acil servisleri ve çocuk hastanesinde bulunan hastalarımızla ve sağlık çalışanlarımızla bir araya gelen yönetim ekibi, bayramın coşkusunu ve sevincini paylaştı.
Bu özel gün vesilesiyle gerçekleştirilen ziyaret, hem hastalarımıza moral oldu hem de sağlık çalışanlarımızın bayram sevincine ortak olundu. Başhekim Doç. Dr. Sefa Kurt, tüm hastalarımıza acil şifalar dileyerek, sağlık çalışanlarımıza da özverili çalışmaları için teşekkürlerini iletti.
DEÜ Hastanesi olarak, tüm hastalarımızın ve çalışanlarımızın bayramını en içten dileklerimizle kutluyoruz.
DEÜ HASTANESİ KORNEA NAKLİNDE REKOR KIRDI
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde kurulan Göz Bankası, 2005 yılında kuruluşundan bu yana önemli başarılara imza atmıştır. Göz Bankası'nın kurulması, Prof. Dr. İsmet Durak'ın önderliğinde gerçekleşmiştir ve başlangıcından 2013 yılına kadar olan sürede Prof. Dr. Durak'ın Tıbbi Müdürlüğü döneminde 250 kornea nakli başarıyla gerçekleştirilmiştir.
2013 yılında Göz Bankası'nın Tıbbi Müdürlüğü görevini Prof. Dr. Zeynep Özbek devralmıştır. Prof. Dr. Özbek'in yönetiminde, 2013-2023 yılları arasında toplam 656 kornea nakli yapılarak, önemli bir kilometre taşı daha eklenmiştir. 2015 yılında, Yeliz Ankara Göz Bankası'nda ilk teknisyen olarak göreve başlamıştır ve aynı yıl İzmir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından bankamıza teşekkür belgesi takdim edilmiştir.
Son olarak, 2023 yılında Göz Bankası, T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bir kez daha teşekkür belgesiyle onurlandırılmıştır. Göz Bankası ekibi, Müdür Prof. Dr. Zeynep Özbek, Laboratuar Yöneticisi Yeliz Ankara ve nakil hekimleri Prof. Dr. Üzeyir Günenç, Prof. Dr. İsmet Durak, Prof. Dr. Zeynep Özbek, Prof. Dr. Canan Aslı Yıldırım, Banka personeli Muhsin Yüksel ile birlikte 2024 yılında şu ana kadar gerçekleştirdikleri 38 kornea nakliyle hastalarına umut olmaya devam etmektedir.
Hemşirelik Haftası
Hemşirelik Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen ve "Hemşireler Yaşamın Her Anında" temalı fotoğraf yarışması, #deuhastanem hemşirelerini bir araya getirdi Radyoloji Anjio Hemşiresi Arzu Altürk, Anestezi Yoğun Bakım Hemşiresi Abdullah Önder ve Palyatif Servis Hemşiresi Orçin Karayel, çalıştıkları alanlardan gönderdikleri etkileyici fotoğraflarla jüri tarafından dereceye layık görüldü. Ödüller @gsfdokuzeylul Fakültesi Fotoğraf Bölümü'nden Prof. Dr. Mehmet Koştumoğlu tarafından verildi.
Yoğun Bakım Hemşireliği Kursu
Uzaktan Sağlık Hizmetimiz (Online Muayene) başlamıştır.
Hastanemizde Sağlık Bakanlığı Tarafından Yayınlanan “Uzaktan Sağlık Hizmetlerinin Sunumu Hakkında Yönetmelik” kapsamında uzaktan sağlık hizmeti sunumuna başlanmıştır. İlk olarak hastanemizin Uzaktan Sağlık Hizmeti Faaliyet İzin Belgesi’nde yer alan; Nükleer Tıp, Göz Hastalıkları, Hematoloji, Romatoloji, Gastroenteroloji, Nefroloji, İç Hastalıkları, Kardiyoloji, Çocuk Nefrolojisi, Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi, Çocuk Nörolojisi, Neonatoloji, Çocuk Endokrinolojisi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Üroloji, Beyin ve Sinir Cerrahisi, Radyoloji, Göğüs Hastalıkları, Tıbbi Genetik, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Halk Sağlığı, Adli Tıp, Tıbbi Biyokimya, Tıbbi Farmakoloji, Anestezi ve Reanimasyon bölümlerinin ilgili alanlarda yetkilendirilmiş hekimleri tarafından danışmanlık hizmeti kapsamında görüntülü sağlık hizmet sunumu gerçekleştirilecektir.
Uzaktan sağlık (online muayene) hizmeti randevuları sadece internet randevu sistemi (https://e-hastanerandevu.deu.edu.tr/?online=1) üzerinden verilecek olup; detaylı bilgi için hastanemiz Randevu Çağrı Merkezi’ne ulaşabilirsiniz.
Randevu Çağrı Merkezi İletişim: 0 (232) 412 98 98
DEÜ Hastanesi, 5 Mayıs Dünya El Hijyeni Günü
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından düzenlenen 5 Mayıs Dünya El Hijyeni Günü, tüm sağlık çalışanlarını bir araya getirerek sağlık hizmetinde el hijyeninin desteklenmesini amaçlamaktadır. DSÖ “Ellerinizi temizleyin, hayat kurtarın’’ sloganıyla sağlık çalışanlarının el hijyenine uyumunu arttırarak sağlık hizmeti ilişkili enfeksiyonların önlenmesi ve antimikrobiyal direncin yayılımının durdurulmasını amaçlamaktadır. El hijyeninin her fırsatta sağlık çalışanlarına hatırlatılması ve desteklenmesiyle sağlık çalışanlarında davranış değişikliği sağlanarak kurum güvenlik kültürünün güçlendirilmesi hedeflenmektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesi olarak her yıl 5 Mayıs El Hijyeni Günü hastanemiz Enfeksiyon Kontrol Komitesinin düzenlediği etkinliklerle kutlanmaktadır. Bu yıl etkinliklerimiz Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından desteklenen “Geçmişten Günümüze El Hijyeni ve 5 Mayıs El Hijyeni Günü’’ semineri ile başladı. Sonrasında tüm yoğun bakımlarda el hijyenine uyumu destekleyen etkinlikler yapıldı. Yapılan uygulamada floresan boya ile boyanmış el dezenfektanı ile eller dezenfekte edildikten sonra eller UV-A ışığı altında görsel olarak değerlendirildi.
Etkinliklerin en can alıcı noktalarından biri ise 7 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleşti. Hastane girişinde ve yemekhane çıkışında yapılan el hijyeni tanıtımı ve uygulama etkinliği, hastalarımız ve çalışanlarımız arasında büyük ilgi gördü. Bu etkinlikler, el hijyeninin hayati önemini anlatmak ve kurum içinde sağlık kültürünü güçlendirmek adına büyük bir fırsat sundu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi olarak, sağlık hizmetlerinde el hijyeninin önemini vurgulamaya ve bu alanda bilinci artırmaya devam edeceğiz. Bu tür etkinliklerin devamı, el hijyeninin sağlık hizmetlerindeki kritik rolünü anlatmaya ve uygulamaya yönelik bilinci artırmaya yardımcı olacaktır.
Öğr. Gör. Uzm. Dr. Muammer ÇELİK
DEÜ Enfeksiyon Kontrol Komitesi
NEFROLOJİ BİLİM DALI HEMODİYALİZ ve PERİTON DİYALİZ EĞİTİM SINAV SONUÇLARI
Başhekim Doç. Dr. Sefa Kurt'tan 23 Nisan Kutlaması
Başhekim Doç. Dr. Sefa KURT ve eşi DEÜ İnciraltı Anaokuluöğrencileriyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle bir araya geldi.
Renkli ve eğlenceli geçen ziyarette öğrencilerimize şeker ve çikolata ikram edildi.
Kanser Hastalığına Karşı Toplumda Farkındalık Yaratmak Amacıyla Bilgilendirme Standı Kurulmuştur
1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası etkinlikleri kapsamında sağlıklı bir toplum için önemi giderek artan kanser hastalığına karşı toplumda farkındalık yaratmak ve toplumsal bilinci arttırmak amacıyla bilgilendirme standı kurulmuştur.
Stantta, onkoloji ve hematoloji hemşireleri, ziyaretçilerimize çeşitli kanser türleri hakkında erken teşhisin önemine dair eğitim vermişlerdir.
Bütün gün devam eden etkinliğimizde standımızı ziyaret eden hastalar, hasta yakınları ve çalışanlarımıza, hemşirelik tarafından hazırlanan eğitim broşürleri verilmiştir.
Ayrıca farkındalık göstergesi olarak, farklı kanser türleri için sloganlı, renkli kurdeleler takılmıştır.
Güzel Sanatlar Fakültesi Hastalarımızla Ebruli Sanatı Yaptı
DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Öğr.Gör. Özkan Birim, Kanser Haftası etkinlikleri kapsamında hastanemizin onkoloji servisinde yatan hastalarla bir araya gelerek ebru sanatı etkinliği gerçekleştirdiler.
Etkinliğe katılan hastalarımız sanatın iyileştirici gücünden faydalanırken, değerli hocamız bu güzel anların kendisi için de anlamlı olduğunu belirtti.
Dokuz Eylül Üniversitesi Gündüz Tedavi Merkezi'nde Kanser Haftası kapsamında; İzmir'den Dünya’ya Müzik Topluluğu ve İzmir Motosiklet Kulübü üyeleri, hastalara moral vermek amacıyla bir araya geldi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Gündüz Tedavi Merkezi'nde Kanser Haftası kapsamında; İzmir'den Dünya’ya Müzik Topluluğu ve İzmir Motosiklet Kulübü üyeleri, hastalara moral vermek amacıyla bir araya geldi.
Kanser Haftası'nı anmak ve hastalara destek olmak amacıyla düzenlenen etkinlikte, müzik topluluğu üyeleri ve motosiklet kulübü üyeleri, hastalar için canlı müzik performansları sergiledi. Renkli kıyafetleri ve pozitif enerjileriyle hastaların yüzlerinde tebessümler oluşturan ekip, moral dolu bir gün geçirmelerini sağladı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Gündüz Tedavi Merkezi'nde düzenlenen bu renkli etkinlik, sadece hastaları değil, aynı zamanda ailelerini ve hastane personelini de bir araya getirdi. Kanser Haftası'nın anlamının hatırlanması ve bu tür etkinliklerin düzenlenmesinin toplumda farkındalık oluşturulmasına katkı sağladığını vurguladılar.
Çocuk Hastanesinde Kan Alma Birimi Yenilendi
DEÜ Çocuk Hastanesinde bulunan Kan Alma Birimimiz çocuklar için daha kaliteli ve rahat bir deneyim sunmak amacıyla yenilendi.
Hastanemiz kalite iyileştirme faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen yenilikler kapsamında 0-6 yaş olarak hizmet veren çocuk kan alma birimimiz, 0-12 yaşa çıkarılmıştır.
Kan alma biriminde gerçekleştirilen yeniliklerde 3 olan kabin sayımız 4’ e çıkarılmış olup, personel sayımız uygun hale getirilmiştir.
Çocukların tedavi sürecini daha az stresli hale getirmek için renkli ve çocuk dostu dekorasyon kullanılmıştır.
Bu sayede çocuklarımızın tedavi süreçlerini de daha pozitif bir deneyime dönüştürmeyi amaçlanarak, çocuklara yönelik konforlu bir ortam oluşturuldu.
Yoğun Bakım Ünitelerimizdeki Renovasyon Çalışmaları Hızla Devam Ediyor
Hastanemizdeki yenileme çalışmaları aralıksız bir şekilde ilerliyor. Yoğun bakım birimlerimizin fiziki koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışma kapsamında; yoğun bakım yatak kapasitemiz 21 yataktan 33 yatağa genişletiliyor.
Dahiliye yoğun bakım, göğüs yoğun bakım ve nöroloji yoğun bakım olmak üzere üç farklı birimi kapsayan bu yeniliklerle birlikte, hastalarımıza daha geniş ve kaliteli bir hizmet sunmayı hedefliyoruz.
Ayrıca, temaslı hastalara özel olarak 4 adet izole odanın da bulunduğu yoğun bakım biriminde; doktorlarımız, hemşirelerimiz ve personellerimiz için ihtiyaca yönelik ayrı ayrı dinlenme odaları da yer alacak şekilde düzenlemeler yapılmaktadır. Hastalarımıza ve personellerimize en üst düzeyde hizmet verebilmek için revizyon çalışmalarımız en kısa zamanda tamamlanacaktır.
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Stoma ve Yara Bakım
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi tarafından 27 Mayıs 2024 - 12 Temmuz 2024 tarihleri arasında Stoma ve Yara Bakım Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı düzenlenecektir.
Program başvuruları 15 Nisan 2024 - 29 Nisan 2024 tarihleri arasında yapılacak olup Program Sorumlusunun bilgileri aşağıda yer almaktadır.
Program Sorumlusu
Uzm. Hemşire Nurşah Demir
TELEFON: 0505 4423120
E-POSTA: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Hazel BAĞCI
TELEFON: 05542238955
E-Posta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Hale SURLU
TELEFON: 05337792011
E-POSTA : Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bir Bağış, Bir Hekim binlerce yaşam
Kamuoyu Duyurusu
DEÜ Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı
Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi tarafından 20.11.2023 - 19.12.2023 tarihleri arasında Ameliyathane Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı Düznlenecek olup başvurular 09.10.2023 - 20.10.2023 tarihleri arasında Program Sorumlusu tarafından kabul edilecektir.
Program Sorumlusu
Şükran AVCU
TEL : 0505 525 00 30
Eğitim Hemşiresi : Hale SURLU
TEL: 0533 779 20 11
e-posta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Eğitim Hemşiresi : Hazel BAĞCI
TEL: 0554 223 89 55
e-posta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
1 - 7 Ekim Emzirme Haftası
Ülkemizde 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanmakta olan Emzirme Haftasında, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi olarak "Bebek Dostu Hastane" ünvanımızla emzirme ve anne sütünün önemini tüm anne ve anne adaylarına aktarmaya devam ediyoruz.
Amacımız; bebeklerin en ideal besin olan anne sütü ile beslenmesini sağlayarak, sağlıklı nesiller yetişmesinde katkıda bulunmaktır.
Emzirme bebeklerin ihtiyacı olan besinleri sağlamanın en ideal yoludur. Emzirmeye doğumdan sonraki ilk yarım -1 saat içinde başlanmalıdır. Doğumdan sonraki saatlerde hemen emzirilen bebeklerde yenidoğan ölüm oranı daha düşüktür. İlk süt (kolostrum) içerdiği yoğun bağışıklık maddeler ile bebeği hastalıklardan korur. Anne sütü bebeğin ilk aşısıdır. Bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmelidir. Tamamlayıcı besinlere 6. ayda başlanmalı, 2 yaş ve ötesine kadar tamamlayıcı besinlerle birlikte emzirmeye devam edilmelidir.
Anne sütü bebeği akut ve kronik birçok hastalıktan koruduğu gibi büyüme ve gelişmeyi de olumlu yönde etkiler. Bebeklerin beyin gelişimini destekler ve obeziteden korur. Anne sütü kolay ulaşılabilir, ekonomik ve taze olması nedeniyle toplum sağlığı açısından da çok önemlidir.
Emzirme anneler için de çok yararlıdır. Anne ile bebek arasındaki bağı kuvvetlendirir. Emzirme annelerde meme, rahim ve yumurtalık kanseri riskini azaltır. Emziren anne doğum öncesi kilosuna daha hızlı ulaşır. Emzirmek ilerleyen yaşlarında anneyi osteoporozdan korur.
Sağlıklı nesiller için; anne sütü ile beslenme desteklenmeli, geliştirilmeli ve korunmalıdır. Hastanemizde annelerin emzirme konusunda desteklenmesi için gerekli tüm çalışmalar sürdürülmektedir.
24. Pediatri Günleri
DOĞUMA HAZIRLIK SINIFI
DOĞUMA HAZIRLIK SINIFI
Sezaryen ameliyatı (C/S), ilerlemeyen doğum eylemi ve diğer acil obstetrik durumlarda anne ve fetüsün hayatını kurtaran bir operasyon olmakla birlikte (Molina, 2015; Betran ve ar., 2016), Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri (UN, 2014) ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (UN, 2015) içinde anne ve bebek ölümlerini azaltmak için önemli bir strateji olarak ifade edilmektedir (Molina ve ark. 2015). Endikasyonsuz uygulandığında, gelecek gebeliklerde ani gelişebilecek maternal ve perinatal risklerle ilişkili olan, gelecekteki gebelikleri komplike eden ve uzun dönem etkileri halen araştırılan majör bir cerrahi girişim olan C/S (Molina, 2015; Gregory ve ark., 2012; Marshall ve ark., 2011) aynı zamanda abdominal cerrahiler içinde de en sık yapılan ameliyattır (Torloni ve ark., 2013).
Dünya Sağlık Örgütü, 1985 yılındaki açıklamasında sezaryen ameliyatları için ideal oranın %10 ila % 15’i aşmaması gerektiğini önermiştir (WHO, 1985). Ancak C/S ameliyatlarının oranları, maternal ve perinatal yararını destekleyen kanıtlar olmamasına rağmen, özelliklede orta ve yüksek gelirli ülkeler olmak üzere tüm dünyada hızla artmaktadır (OECD, 2015; Declercq ve ark. 2011; Ye ve ark., 2014; Lumbiganon ve ark., 2010; Souza ve ark., 2010). Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 2015 raporuna göre Dünya’da sezaryen oranı ortalaması %27.2 iken, Türkiye’de %50.4’tür. Sonuç olarak OECD 2015 verilerine göre Türkiye en fazla sezaryen operasyonunun uygulandığı ülkedir. Türkiye’yi sırası ile %45.2 ile Meksika ve %44.7 ile Şili takip etmektedir. C/S ve vajinal doğumlar, ciddi maternal morbidite açısından (histerektomi ya da transfüzyon gerektiren hemoraji, uterin rüptür, anestezi komplikasyonları, şok, kardiyak arrest, akut böbrek yetmezliği, venöz tromboemboli, majör enfeksiyon, yara yeri enfeksiyonu vd.) karşılaştırıldığında, tüm komplikasyonların C/S’da %2.7 ila %0.9 kat arttığı bilinmektedir (ACOG, 2015).
Maternal özellikler ve mesleki uygulamalardaki farklılıklar, malpraktise bağlı baskılar ile ekonomik, örgütsel, sosyal ve kültürel faktörler C/S oranlarının artışı ile yakından ilişkili görülmektedir. Görüldüğü gibi C/S oranlarının artışına neden olan faktörler çok yönlüdür ve bu nedenlerle ilgili araştırma sonuçları yetersizdir (Mi ve Liu, 2014; Lin, 2004). Yapılan çalışmalar; doğum ağrısından korkma (Torloni, 2013), vajinal doğumdan sonra cinsel yaşamın olumsuz etkileneceğini düşünme, C/S’nin bebek açısından daha güvenli olduğuna inanma (Torloni, 2013), doğum zamanını planlayabilme (Torloni, 2013), anne ve sağlık profesyonelleri için kolay olarak algılanması ve hekimlerin tıbbi nedenlere bağlı dava edilme korkusunun C/S oranlarını olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir (Zwecker ve ark., 2011; Hellerstein ve ark., 2015; Torloni ve ark., 2011). Tüm bu nedenler dışında kadınların sezaryen ameliyatı kararını almalarındaki en önemli kişi ise kadın doğum hekimlerinin olduğu belirtilmektedir (Torloni ve ark., 2013). Kadın doğum hekimlerini ise kadınların arkadaşları ve akrabaları izlemektedir (Torloni ve ark., 2013).
Dünya çapındaki C/S oranlarını yönlendiren en temel faktör ise kadınların kendi isteği ile sezaryen operasyonu tercih etmesidir (Cohain, 2009; Wilkinson ve ark., 1998). İtalya’da bir üniversite hastanesinde beş yıllık sürede yapılan tüm C/S ameliyatlarının sadece %6.4’ünün anne tercihine bağlı olduğu belirlenmişken, bu oranın son yıllarda %9’a yükseldiği belirtilmektedir (Tranquilli ve Giannubilo, 2004). Bu bilgilerin aksine, kadınların büyük bir çoğunluğunun vajinal doğum yapmayı tercih ettiklerini gösteren araştırma sonuçlarına da ulaşılmaktadır (Torloni, 2013; Karlstrom, 2011). İleri yaştaki, eğitimli, multipar ve önceki doğumu C/S olmayan kadınlar vajinal doğumu daha fazla tercih etmektedir (Torloni ve ark., 2013).
Kadınların kendi isteği ile sezaryen ameliyatını tercih etmelerinin en önemli sebebi doğum korkusudur. Yapılan araştırmalar; doğum korkusu yaşayan kadınların %6-10’unun (Storkesen, Eberhard-Gran, Garthus-Niegel ve Eskild, 2012; Sydsjö, Sydsjö, Gunnervik ve Bladh, 2012), ülkemizde yapılan son araştırmaya göre ise %47.4’ünün herhangi bir tıbbi gerekçe olmaksızın, sadece doğum korkusundan dolayı sezaryen ameliyatı olduğunu belirtmektedir (Ergöl ve Kürtüncü, 2014). Tıbbi endikasyon olmaksızın sadece doğum korkusu ve doğumda ne yapacağını bilememe gibi nedenlerle vajinal doğumdan kaçınan kadınların eğitilmesi için doğuma hazırlık sınıfları etkili olabilir.
Doğuma hazırlık sınıfları (DHS), yan etkisi olmayan, ülke ekonomisine yararlı ve son derece etkili bir uygulamadır. Gebelerin bilgilendirilmesi ve eğitilmesi 1913’lü yıllara dayanmaktadır (Okumuş ve ark., 2001). Bu sınıfların amaçları, gebelik, doğum ve postpartum döneme ilişkin bilgi sağlamak, prenatal bakımı geliştirmek, doğum ağrısı ile başetmeyi kolaylaştırmak, kadının kendini güçlü hissetmesini sağlamak ve anksiyeteyi azaltmaktır (Serçekuş ve Yenal, 2015). Yapılan araştırmalar DHS’lerin; vaginal doğum, doğumdan memnuniyet (İsbir, Serçekuş ve Çoker, 2015), doğum hakkındaki bilgi (Halgren ve ark., 1995), doğuma uyum (Serçekuş ve Mete, 2010; Coşar ve Demirci, 2012) arttırdığı, doğum müdahalelerini, epizyotomiyi ve doğumu suni olarak başlatmayı (İsbir, Serçekuş ve Çoker, 2015), doğum korkusunu (Mete ve ark., 2013; Serçekuş ve Başkale, 2014) azalttığı saptanmıştır. Ancak DHS eğitimlerinin doğum deneyimi üzerine etkisinin olmadığını (Fabian ve ark., 2005), gebelerin öğrendikleri başetme yöntemlerini doğumda uygulamada zorluk yaşadığını gösteren çalışmalara da rastlanmaktadır (Spiby ve ark., 1999).
Sonuç olarak farklı uygulamalar ile kadınların C/S yerine vajinal doğumu tercih etmeleri sağlanabilir. Dünya’da C/S oranlarını azaltmak için uygulanan stratejiler incelendiğinde, gereksiz sezaryen ameliyatlarını önlemek için güvenli ve başarılı yaklaşımlar geliştirmenin ve bunları sürekli şekilde uygulamanın önemli olduğu düşünülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı da vajinal doğumu teşvik etmek için; Sağlık Bakanlığı ve Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin birlikte 2011 yılında Türkiye’de yüksek sezaryen oranlarını düşürmek için ortak eylem planı hazırlamaya başlamıştır. Ayrıca klinik hizmet düzeyinde stratejiler, idari düzenlemeler ve halka yönelik stratejiler belirlenmiştir. Klinik hizmet düzeyinde stratejiler; hekimler, ebeler ve diğer sağlık personelinde, gebeliğin başlangıcından itibaren vajinal doğumun özendirilmesine yönelik tutum ve davranış geliştirilmesi, sezaryen oranlarının analizinde Robson’s Kriterlerinin kullanılması, hastanelerdeki travay izlem ve doğum ünitelerinde gebenin özerkliğine ve mahremiyetine özen gösterilen tutum ve davranışların geliştirilmesi, partogram kullanımı, obstetrik analjezi ve anestezinin yaygınlaştırılması ve tıbbi gerekliliği olmayan sezaryenlerden kaçınma konusunda tutum ve davranış geliştirilmesidir. İdari düzenlemelere yönelik stratejiler; tıbbi endikasyon dışı sezaryenlerin azaltılması konusunda, kamu-üniversite-özel sektör ve uzmanlık dernekleri ile işbirliği ve ortak yaklaşım sürdürülmesi, doğum ve sezaryen ücretleri ile performans kriterleri yeniden düzenlenmesi ve sezaryen oranlarının yüksekliğinin nedenleri ve azaltılmasına yönelik araştırmaların desteklenmesi yer almaktadır. Halka yönelik stratejiler ise; doğum öncesi bakım hizmetleri sunulurken, gebelerin hastanede ve vajinal doğum yapmalarının teşvik edilmesi ve sezaryen yönünden özel aktivitelerin düzenlenmesi olarak belirlenmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından;
• 2014/28 sayılı ‘’Gebe Bilgilendirme Sınıfı Genelgesi’’ yayınlanmış ve
• ‘’Ulusal Anne Dostu Hastane Kriterleri’nin belirlenmiştir.
‘’Ulusal Anne Dostu Hastane Kriterlerinin amaçları:
- Anne sağlığı hizmetlerinin niteliğini ve niceliğini artırarak anne adaylarının güvenli, kaliteli doğum hizmetine ulaşmalarını sağlamak, mahremiyete dayalı tek kişilik “Doğum Üniteleri”ni oluşturmak,
- Vajinal doğumu özendirmek,
- Müdahale oranlarını azaltmak,
- Uygun bir refakatçi ile gebelerin kendilerini rahat ev ortamında hissederek, hareket özgürlüğüne kavuşmalarıdır.
Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları incelendiğinde vajinal doğumu teşvik eden uygulamaların desteklendiği ve bu amaca hizmet edecek doğuma hazırlık eğitimi (gebe okulu), doğum eyleminde görev alan sağlık personellerinin eğitilmesi ve anne dostu hastane sayılarının arttırılmasını içeren eylem planlarının önem kazanacağı anlaşılmaktadır.
Vajinal doğumu teşvik etmek için yapılması planlanan doğuma hazırlık eğitiminin (gebe okulu) hizmete girmesi, doğum hizmeti sunan sağlık profesyonellerinin eğitilmesi ve kurum politikalarını Türkiye’nin sağlık politikalarına paralel olacak şekilde düzenlemek bu araştırmanın özgün yönüdür. Çünkü bu araştırmanın uygulanması planlanan kurumda mevcut bir doğuma hazırlık sınıfı eğitimi (gebe okulu) hizmeti verilmemektedir. Bununla birlikte doğum hizmeti sunan personeller tıbbi odaklı hizmet sunmaktadır. Bunun nedeninin kadınların vajinal doğumdan uzaklaşmalarına neden olan faktörleri ele almalarını sağlayacak ve uygun girişimleri planlamalarına destek olacak yapılandırılmış bir eğitim almamalarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu araştırma ile sağlık personellerinin gebe merkezli bakım sunmalarına katkı verilmesi planlanmaktadır. Bununla birlikte ülkemizde Anne Dostu Hastane ünvanına sahip olabilecek ilk üçüncü basamak sağlık merkezinin oluşturulması ise projenin özgünlüğüne katkı veren bir diğer faktördür. Tüm bu girişimlerle vajinal doğuma teşvik edici faktörler artacak ve sezaryene bağlı olası komplikasyonlar önlenebilecek, hastanede kalış süresi kısalabilecek, maliyet düşürülerek ülke ekonomisine zarar veren gereksiz cerrahi uygulama oranı azaltılarak sağlıklı bir toplum oluşmasına katkı verilecektir.
Kursun Amacı:
Vajinal doğumu teşvik etmek için multidisipliner yaklaşımı içeren eylem planının geliştirilmesidir.
Kurs Katılımcıları
Gönüllülük esasına dayalı olup, Türkçe konuşabilen, gebeliğin 2-3. trimestırında olan gebeler alınacaktır.
Kursa Türkçe konuşamayan, gebeliğinin ilk trimesterinde olan, kesin sezaryen endikasyonu ve tanı konulmuş mevcut bir psikiyatrik rahatsızlığı olan gebeler araştırmaya dahil edilmeyecektir.
KURSUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Doğuma hazırlık eğitimlerine (gebe okulu) katılan gebelerden tanımlayıcı bilgi formunu cevaplamaları istenecektir (EK-II). Bu form literatür doğrultusunda araştırmacılar tarafından hazırlanmıştır.
Form; eğitim öncesi altısı açık uçlu toplam 14 sorudan ve eğitim sonrası beşi açık uçlu olmak üzere toplam 7 sorudan oluşmaktadır. Bu formda sorulan tanımlayıcı bilgiler; gebenin eğitim durumu, yaşı, mesleği, gebelik öyküsü, doğum şekli tercihi, doğuma hazırlık eğitimine (gebe okulu) katılma amacı ve bu okuldan beklentileri, gebelik öyküsü, doğum türleri hakkındaki görüşleri ve kendi doğumundan beklentileridir. Eğitim sonrasında forma ek olarak eğitim öncesi ve sonrasında nelerin değiştiğini sorgulayan bir soru daha kullanılmaktadır (EK-I).
Sonraki veri toplama sürecinin değerlendirilmesinde kullanılacak ölçekler şu şekildedir:
I. Doğuma hazırlık eğitiminin (gebe okulu) değerlendirilmesi
a. Doğum Tutum Ölçeği:
b. Prenatal Kendini Değerlendirme Ölçeği:
II. Doğum eyleminin değerlendirilmesi
a. Doğumhane İzlem Çizelgesi
b. Doğum Konfor Ölçeği
III. Erken postpartum dönemin değerlendirilmesi.
a. Postpartum Kendini Değerlendirme Ölçeği’nin Doğum Deneyiminden Memnuniyet Alt Ölçeği
I. DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİNİN (GEBE OKULU) DEĞERLENDİRİLMESİ:
Doğuma hazırlık eğitiminin (gebe okulu) etkinliğini değerlendirmek amacıyla gebelere eğitim öncesi ve sonrasında “Doğum Tutum Ölçeği” ve “Prenatal Kendini Değerlendirme Ölçeği” uygulanacaktır.
a. Doğum Tutum Ölçeği (EK III)
Lowe (2000) tarafından doğum korkusunu ölçmek için geliştirilen ve iç tutarlılık güvenilirliği 0,83 olarak saptanmış bir ölçektir. Bu ölçek 4’lü likert türde cevaplanan, yüksek puanlamaların yüksek kaygıyı gösterdiği 16 maddeden oluşan bir ölçektir. Ölçek puanları 16 maddenin ortalaması alınarak hesaplanmaktadır. Dönmez ve arkadaşları tarafından 2014 yılında geçerlik güvenirliği yapılan ölçeğin Cronbach Alfa değeri 0,82 olarak bulunmuştur. Doğum Tutum Ölçeği, primipar, yüksek riskli gebeliği olmayan ve 28- 40. haftalar arasındaki gebeler için Türk toplumunda geçerli ve güvenilirdir (Dönmez ve ark. 2014).
b. Prenatal Kendini Değerlendirme Ölçeği (EK IV)
Lederman tarafından 1979 yılında doğum öncesi dönemdeki kadınların anneliğe uyumunu değerlendirmek amacıyla geliştirilen ölçek, toplam 79 maddeli, 4’lü likert tipi bir ölçektir. Prenatal Kendini Değerlendirme Ölçeği (PKDÖ)’ nin annelerin gebeliğe uyumlarını değerlendiren 7 alt ölçeği bulunmaktadır. Her bir alt ölçek 10 ile 15 madde içermektedir. Alt ölçekler; gebeliğin kabulü, annelik rolünün kabulü, kendi annesi ile ilişkisinin durumu, eşi ile ilişkisinin durumu, doğuma hazır oluş, doğum korkusu, kendi ve bebeğinin sağlığı ile ilgili düşünceleri olarak gruplandırılmıştır (Lederman 1979).
Ölçekten alınabilecek en düşük puan 79 ve en yüksek puan 316’dır. Düşük puanlar gebeliğe uyumun yüksek olduğunu göstermektedir (Lederman and Lederman 1979). PKDÖ maddelerinden 47’si ters yönlü maddedir. Ölçekteki ters yönlü maddelerin numaraları; 1, 2, 3, 4, 6, 7, 8, 10, 11, 12, 14, 15, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 31, 32, 33, 35, 37, 38, 40, 47, 48, 49 ,50 ,53 ,55, 56, 59, 60, 61, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 78, 79’dir. Ölçekteki her madde 4 dereceli değerlendirmeyle ölçülmektedir. Gebeliğe uyum “1”den “4”e (4:“Çok fazla tanımlıyor, 3: “Kısmen tanımlıyor”, 2: “Biraz tanımlıyor”, 1:Hiç tanımlamıyor”) kadar değişen puanların sonuçlarına dayanılarak değerlendirilir. Ters maddelerde puanlama tam tersi olacak şekilde yapılmaktadır. Lederman tarafından 1979 yılında gebe kadınların anneliğe uyumunu değerlendirmek amacıyla oluşturulan ölçeğin farklı trimestırlardaki cronbach alpha katsayısı 0.75 ile 0.94 arasında değişen değerlerde bulunmuştur. Beydağ ve Mete tarafından 2008’de Türkçe geçerlik güvenirliği yapılmıştır. Ölçeğin tamamının güvenirlik katsayısı yüksek düzeyde (α=0.81) olup, alt grupların iç tutarlık güvenirlik katsayıları 0.72 ile 0.85 arasında bulunmuştur (Beydağ & Mete, 2008).
II. DOĞUM EYLEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Gebelerin doğum eylemine yönelik deneyimleri, doğumhaneye geldiklerinde doğumun latent fazında “Doğumhane İzlem Çizelgesi” ve “Doğum Konfor Ölçeği” uygulanarak değerlendirilecektir. Ayrıca bu gebelerin geçirdiği sezaryen oranları öğrenilecektir.
a. Doğumhane İzlem Çizelgesi (EK V)
Kanıta dayalı ve anne dostu kriterlerine uygun olarak oluşturalan çizelge gebelere doğumhaneye başvurdukları andan itibaren uygulanmaya başlayacaktır. Bu çizelgede doğumun ilerleyişi, epidural kullanma durumu, gebenin mobilizasyonu, gebenin beslenme durumu, doğum ağrısıyla başetme yönelik nonfarmakolojik girişimlerin (endorfin masajı, gevşemeler, solunum egzersizleri) uygulanma durumu, doğumun süresi, doğum ağrı şiddeti, yenidoğan APGAR puanı, göbek kordonu klempleme süresi.
b. Doğum Konfor Ölçeği (EK VI)
Orjinal adı “Childbirth Comfort Questionnaire” Kolcaba’nın konfor kuramından esinlenerek, 2003 yılında Kerri Durnell Schuiling tarafından geliştirilen ölçektir. Schuiling, Sampslelle ve Kolcaba’nın çalışmasında (2011) ölçeği doğumhanede latent fazdaki 64 gebe kadına uygulamıştır. Cronbach alphası 0.71 olan ölçeğin, faktör analizi sonucu yapısında fiziksel, çevresel, psikospritüel ve sosyokültürel olarak adlandırılan 4 faktör bulunmuştur. Doğum Konforu Ölçeği, Potur ve arkadaşları tarafından (2015) Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışmaları sonucunda 9 maddeye indirgenmiş, 3 faktör yapısına sahip şeklinin doğumda kadının konfor düzeyini değerlendirmede kullanılabilecek, ülkemiz için geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu belirlenmiştir. Cronbach alphası 0.75 olarak bulunmuştur (Potur ve ark. 2015). Ölçek toplam puan hesaplanmadan önce 5, 7 ve 8. numaralı maddelerin tersine çevrilmesi gerekmektedir. Ölçekten en az 9, en fazla 45 puan alınmaktadır. Puan artıkça yüksek düzey konfordan, azaldıkça düşük düzey konfordan söz edilmektedir.
III. ERKEN POSTPARTUM DÖNEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Gebelerin doğum sonrası görüşleri “Postpartum Kendini Değerlendirme Ölçeğinin Doğum Deneyiminden Memnuniyet Alt Ölçeği” uygulanarak değerlendirilecektir.
a. Doğum Deneyiminden Memnuniyet Alt Ölçeği (EK VII):
Ölçek Lederman ve Weingarten tarafından 1981 yılında geliştirilmiş olup doğum sonrası annenin annelik uyumunu değerlendirmektedir. Ölçeğin 7 alt boyutu ve 82 maddesi bulunmakta, toplam ölçek ve alt ölçek iç tutarlık güvenirlik katsayıları 0.81 ile 0.92 arasında değişmektedir. Bu araştırma projesinde yalnızca “Doğum Deneyiminden Memnuniyet” alt ölçeği kullanılacaktır. Bu alt boyut 10 maddeden oluşmakta olup altı maddesi ters çevrilerek puanlanmaktadır. Maddeler normal doğumda verilen tepkileri değerlendirmeye yönelik olduğu için normal doğum yapan kadınlarda kullanılacaktır. Beydağ ve Mete tarafından 2007’de Türkçe geçerlik güvenirliği yapılmıştır. Ölçeğin tamamının güvenirlik katsayısı yüksek düzeyde (α=0.87) olup, doğum deneyiminden memnuniyet alt boyutunun cronbach alfa değeri 0.76’dır. Bu alt boyuttan alınabilecek en yüksek puan 40 en düşük ise 10’dur. Yüksek puan doğum deneyiminden memnun olunmadığını göstermektedir.
Eğitim öncesinde gebelere bu eğitime kendi istekleriyle katıldıklarına ve yapılan egzersizlerin gebelik açısından risk taşımadığı tarafına açıklandığına dair aydınlatılmış onam formu imzalatılmaktadır. Ayrıca bu onam formu eğitim sırasında kendilerinden elde edilen tüm verilerin ve çekilen fotoğrafların bilimsel toplantılarda, yayınlarda, kitaplarda, web sayfasında kullanabileceği iznini içermektedir. Öncelikle 19 gebeyle eğitimin ön uygulaması yapılmıştır. Bu doğrultuda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Kaynaklar
1. George Molina, MD, MPH; Thomas G. Weiser, MD, MPH; Stuart R. Lipsitz, ScD; Micaela M. Esquivel, MD; Tarsicio Uribe-Leitz, MD, MPH; Tej Azad, BA; Neel Shah, MD, MPP; Katherine Semrau, PhD, MPH; William R. Berry, MD, MPA, MPH; Atul A. Gawande, MD, MPH; Alex B. Haynes, MD, MPH. Relationship Between Cesarean Delivery Rate and Maternal and Neonatal Mortality. JAMA. 2015;314(21):2263-2270. doi:10.1001/jama.2015.15553
2. Betran AP, Merialdi M, Lauer JA, Bing-Shun W, Thomas J, Van LP, et al: Rates of caesarean section: analysis of global, regional and national estimates. Paediatr Perinat Epidemiol 2007, 21(2):98–113.
3. United Nations. Millennium development goals and beyond 2015. http://www.un.org/millenniumgoals. Accessed October 1, 2014.
4. Marshall NE, Fu R, Guise JM. Impact of multiple cesarean deliveries on maternal morbidity: a systematic review. Am J Obstet Gynecol. 2011; 205(3):262 e1-8.
5. Torloni, Maria Regina, et al. "Do Italian women prefer cesarean section? Results from a survey on mode of delivery preferences." BMC pregnancy and childbirth 13.1 (2013): 78.
6. World Health Organization. Appropriate technology for birth. Lancet. 1985;2(8452):436-437.
7. OECD (2015), “Caesarean sections”, in Health at a Glance 2015: OECD Indicators, OECD Publishing, Paris. http://www.oecd-ilibrary.org/docserver/download/8115071ec037.pdf?expires=1496742631&id=id&accname=guest&checksum=AA063340B0F78D725F976ADD7593BD34
8. Declercq E, Young R, Cabral H, Ecker J. Is a rising cesarean delivery rate inevitable? trends in industrialized countries, 1987 to 2007. Birth. 2011; 38(2):99-104.
9. Ye J, Betrán AP, Guerrero Vela M, Souza JP, Zhang J. Searching for the optimal rate of medically necessary cesarean delivery. Birth. 2014;41(3):237-244.
10. Lumbiganon P, Laopaiboon M, Gulmezoglu AM, Souza JP, Taneepanichskul S, Ruyan P, et al. Method of delivery and pregnancy outcomes in Asia: the WHO global survey on maternal and perinatal health 2007–08. Lancet. 2010; 375(9713):490–9.
11. Souza JP, Gulmezoglu A, Lumbiganon P, Laopaiboon M, Carroli G, Fawole B, et al. Caesarean section without medical indications is associated with an increased risk of adverse short-term maternal outcomes: the 2004–2008 WHO Global Survey on Maternal and Perinatal Health. BMC medicine. 2010; 8:71.
12. Consensus, ACOG Obstetric Care. "Safe Prevention of the Primary Cesarean Delivery. March 2014. Number 1." (2015).
13. Mi J, Liu F. Rate of caesarean section is alarming in China. Lancet. 2014; 383(9927):1463–4.
14. Lin HC, Xirasagar S. Institutional factors in cesarean delivery rates: policy and research implications. Obstet Gynecol. 2004; 103(1):128–36.
15. Zwecker P, Azoulay L, Abenhaim HA. Effect of fear of litigation on obstetric care: a nationwide analysis on obstetric practice. Am J Perinatol. 2011; 28(4):277–84.
16. Hellerstein S, Feldman S, Duan T. China's 50% caesarean delivery rate: is it too high? BJOG. 2015; 122(2):160–4.
17. Cohain JS: Documented causes of unneCesareans. Midwifery Today Int Midwife 2009, 63(92):18–19.
18. Wilkinson C, McIlwaine G, Boulton-Jones C, Cole S: Is a rising caesarean section rate inevitable? Br J Obstet Gynaecol 1998, 105(1):45–52.
19. Tranquilli AL, Giannubilo SR: Cesarean delivery on maternal request in Italy. Int J Gynaecol Obstet 2004, 84(2):169–170.
20. Karlstrom A, Nystedt A, Johansson M, Hildingsson I: Behind the myth–few women prefer caesarean section in the absence of medical or obstetrical factors. Midwifery 2011, 27(5):620–627.
21. Dönmez S, Dağ H, Çelik N, Yeniel ÖA, Kavlak O. doğum tutum ölçeğinin geçerlilik ve güvenilirlik çalışması. Turkiye Klinikleri Journal of Gynecology and Obstetrics 2014;24(4): 212-8.
22. Lederman R, Lederman E (1979). Relationship of psychological factors in pregnancy to progress in labor. Nursing Research 28 (4): 94-97.
23. Lederman RP, Raff, BS, Carroll P (1981). Perinatal Parental Behavior: Nursing Research Implications for Newborn Health, March of Dimes Birth Defects Foundation, Birth Defects:Original Article Series. Newyork 17(6): 200-231.
24. Beydağ KD, Mete S. Prenatal kendini değerlendirme ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2008; 11(1):16-24.
25. Schuiling KD, Sampslelle C, Kolcaba K. Exploring the Presence of comfort within the Context of childbirth.. In: Rosamund Bryar, Marlene Sinclair eds. Theory for Midwifery Practice . Second Edition, New Yırk: Palgrave Macmillan Publisher; 2011. p. 197-212.
26. Potur DC, Merih YD, Külek H, Gürkan, ÖC. Doğum konforu ölçeğinin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 2015;18(4): 252-8.
27. Beydağ KD, Mete S. Postpartum kendini değerlendirme ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2007; 10(2):20-29.
28. Aksakoğlu, G. (2013). Sağlıkta Araştırma ve Çözümleme. Üçüncü baskı. DEÜ Rektörlük Basımevi, İzmir.
Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu
Değerli gebeler,
Okumakta olduğunuz formun Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne doğum yapmak üzere gelen tüm gebelere ulaşması planlanmaktadır. Bu formda sizlere ait kişisel bilgiler, doğuma hazırlık eğitimine yönelik düşünceleriniz, gebelikte doğumdan sonra kendinizi değerlendirmeniz gibi konularda sorular yer almaktadır. Bu soruları yanıtlamanız sizin gibi doğum yapmak üzere hastanemize başvuran kadınlara daha iyi hizmet sunabilmemiz için önemlidir. Formların cevaplanması tamamen gönüllülük esasına dayanmakta ve doğuma hazırlık eğitimi ile ilgili soruların cevaplanması yaklaşık 15 dk ve doğum sonu dönemdeki soruların da cevaplanması da yaklaşık 15 dakika olmak üzere toplamda 30 dakika sürmektedir. Soruları samimiyetle cevaplayacağınıza inanıyoruz. Formu cevaplama sırasında ve sonrasında herhangi bir sorunuz olduğu takdirde bizlerden bilgi alabilirsiniz. Formu doldurmak istemediğiniz durumlarda ise araştırma kapsamından çıkabilirsiniz.
Araştırma kapsamında cevaplayacağınız forma yazacağınız ad ve soyad gibi bilgiler gizlilik esasına dayalı olarak depolanacaktır. Ayrıca form doğrultusunda verdiğiniz cevaplar sadece istatistiksel amaçlı kullanılacak olup, cevaplar izlenerek sizlere ulaşılması kesinlikle söz konusu olmayacaktır. Formda yer alan bilgileriniz sadece etik kurula açık olacaktır.
Vereceğiniz destek için hepinize teşekkür ederiz.
Açıklamaları okudum, anladım ve araştırmaya katılmaya gönüllü olduğumu beyan ederim.
İmza:
Prof.Dr.Hülya Okumuş Yard.Doç.Dr.Merlinda Aluş Tokat
Lederman’ın Hamilelikte Kendini Değerlendirme Ölçeği
Doğum Deneyiminden Memnuniyet Alt Ölçeği
Depark Sosyal Girişimcilik Proje Pazarı
E-randevu
Ameliyat Öncesi Değerlendirme Polikliniği
Kanın Yolculuğu
2022 yılı 2 dönem Hekimler için Hemodiyaliz Sertifikasyon Eğitim Programı
8 EYLÜL 2022 ELDE NE VAR?
Merhabalar. Yarın gerçekleştireceğimiz etkinliğimizin afişini sizlerle paylaşıyorum. Tüm Hemşirelerimiz davetlidir. Sevgiler...
Zoom Katılım Linki: https://zoom.us/j/93664692762?pwd=dEROV3Qwa3hkemJiUkVQdnR2ZnBhUT09
Meeting ID: 936 6469 2762 Passcode: 601766
Hemodiyaliz Resertifikasyon Sınav Sonuçları
23. Pediatri Günleri
Karbonmonoksit Zehirlenmesi ve Alınması Gereken Önlemler
KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMESİ ve ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Ülkemizde bilgisizlik, yanlış kullanım ve ihmal yüzünden soba, şofben, baca zehirlenmeleri hemen her yıl kış aylarında özellikle alçak basınçlı havalarda tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Güneybatıdan esen bir rüzgâr olan “lodos” nedeniyle her yıl onlarca kişi özellikle sobadan olmak üzere sızan karbon monoksit gazı ile zehirlenmektedir.
Karbon monoksit renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı zehirli bir gazdır. Vücuda solunum yolu ile girer ve doğrudan kana geçerek oksijen alımını engeller zehirlenme ve ölüme neden olur. Havagazı, kömür vb. ısıtma amacıyla kullanılan her tür soba ve ocakta yanma sırasında oluşur. Karbon monoksit zehirlenmeleri sıklıkla; kapalı ortamlarda açık ocaklar, bacası çekmeyen soba, şofben, bacasız gaz sobalarında yakıtın iyi yanmaması nedeni ile meydana gelir. Karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmazsa, zehirlenmeler ölümle sonuçlanabilir.
Soba ve Bacalarla İlgili Uyulması Gereken Kurallar
• Kullanılan her türlü ısıtma cihazının kalite belgesine sahip olup olmadığına, garantilerine ve garanti sürelerine dikkat edilmeli,
• Kullanılan yakıtın standartlara uygunluğu kontrol edilmeli, izin belgesi olmayan satıcılardan kömür alınmamalı,
• Aşırı doldurulan sobanın duman yolu daralacağı, soba içinde düzensiz ısı dağılımı nedeniyle de baca çekişi zayıflayacağı için soba yakılırken aşırı doldurulmamasına dikkat edilmeli,
• Sönmekte olan sobaya asla tutuşması güç yakıtlar konulmamalı, yakıt yavaş yavaş ilave edilmeli, yatmadan önce sobaya kesinlikle yakıt konulmamalı,
• İyi ısınmayan ve alttan yakılan kömür sobalarında karbon monoksit zehirlenmesi riski artacağından soba tutuşturulurken yakıtın üstten yanması sağlanmalı,
• Özellikle alçak basınçlı lodoslu havalarda ölüm olaylarında artış görüldüğü için eğer bacalar standartlara uygun değilse alçak basınçlı havalarda soba yakılmamalı, yakılması zorunlu ise gece yatarken mutlaka tam olarak söndürülmeli,
• Soba borularının birbiriyle birleştirilmesinde hava ve baca gazı sızdırmazlığı sağlanmalı,
• Sobanın bulunduğu yer sürekli havalandırılmalı,
• Bacalar standartlara uygun ve yalıtımlı olmalı, düzenli olarak temizletilmeli,
• Dumanın geri tepmesini önlemek için bacaların en üst noktasının çatının en üst noktasından 1m. daha yüksekte olması sağlanmalı ve baca şapkası mutlaka takılmalı,
• Binaların Yangından Korunması yönündeki mevzuat hükümlerine uyulmasına özen gösterilmelidir.
Şofben Kullanımında Dikkat Edilecek Hususlar
• Alınan cihazın kalite belgesi ve garantilerine dikkat edilmeli,
• Şofben mutlaka bacaya bağlanmalı, baca bağlantısı olmayan (bina aydınlığına v.b. bağlı) şofben asla çalıştırılmamalı,
• Şofbenin monte edileceği mekân yeterli büyüklükte olmalı, şofben mümkünse banyo yerine balkona veya başka bir havadar mekâna takılmalı, şofbenin montajı mutlaka yetkili servis tarafından yapılmalı,
• Şofben zehirlenmeleri genellikle gaz kaçaklarından değil, yeterli havalandırma yapılmayan yerlerde yetersiz hava ve yetersiz yanma sonucunda oksijen oranının düşmesi ve karbonmonoksit oranının yükselmesiyle gerçekleştiği için şofbenin kullanıldığı yere sürekli temiz hava girmesi sağlanmalı,
• Bacalar yatak odalarından, merdiven sahanlığından, bina girişlerinden, havalandırma boşluklarından, çatı arasından, banyo ve tuvaletten geçirilmemeli,
• Konutlarda gaz kaçaklarına karşı uygun yerde detektör bulundurulmalı,
• Şofbende gaz kaçağı hissedildiğinde: Öncelikle gaz vanası ve tüp dedantörü kapatılmalı, elektrik düğmeleri açılmamalı açıksa hemen kapatılmalı, kibrit - çakmak gibi alev ve kıvılcım çıkartabilecek hiçbir işlem yapılmamalı, pencereler karşılıklı açılarak ortam havalandırılmalı, hızla gaz şirketi yetkilisi veya şofben servisi aranmalıdır.
Lodos Süresince Dikkat Edilecek Hususlar
• Lodos esintisinin etkili olduğu süre boyunca gerekmedikçe soba yakılmamalıdır.
• Yanmakta olan soba yatmadan evvel mutlak surette söndürülmelidir.
• Bina yanlarında veya çatı saçak altlarında yürümemeye veya durmamaya özen gösterilmelidir.
• Kopan, sarkan ve yere düşen elektrik hatlarına ve kablolarına yaklaşmayınız ve bu gibi durumları 186 no'lu telefondan Elektrik Arıza Servisi'ne bildirilmelidir.
• Çökme veya yangın tehlikesinin bulunduğu durumlarda derhal 110 no'lu telefondan İtfaiye Servisi'ni aranmalıdır.
• Ortaya çıkabilecek acil sağlık sorunlarında derhal 112 no'lu telefondan Acil Yardım Servisi aranmalıdır.
• Doğalgaz Şebekesi ile ilgili ortaya çıkabilecek sorunlarda 187 no'lu telefondan Doğalgaz Arıza Servisi aranmalıdır.
Doğru Soba Kullanımı İle İlgili Bilgiler
SOBA KURULURKEN;
- Öncelikli olarak baca temizlenmiş olmalıdır. Bacanın açık olduğu-çekişi, küçük bir ayna ile ve kâğıt parçası yakılarak kontrol edilebilir.
- Soba oda içerisinde bacaya yakın bir yere devrilmeyecek şekilde yerleşti¬rilmelidir.
- Soba boruları duvara en az 50 cm en fazla 1,5 metre uzaklıkta olmalı ve fazla dirsek ve borudan kaçınılarak ( en fazla iki dirsek) bacaya bağlanmalıdır.
- Soba boruları ile dirsek ek yerleri ve baca girişi yanmaz alüminyum bantla bantlanarak sızdırmazlık arttırılabilir.
- Soba borularının uç kısımları baca deliğine fazla sokulup baca tıkanmasına neden olunmamalıdır.
- Soba ile duvar arasına konulacak ısıyı yansıtan bir levha; odanın daha iyi ısınmasını sağlayacaktır.
SOBALARIMIZI BAĞLADIĞIMIZ BACALAR;
- Mümkünse bağımsız olmalı, başka dairelerle ortak kullanılmamalı; yani aynı bacaya başka soba, şofben gibi cihazlar bağlanmamalı,
- Bina çatısının en yüksek noktasından en az 50-80 cm yukarıda ve 3 metre uzağında olmalı, en yakın binaya en az 6 metre uzaklıkta olmalı,
- Üzeri iyi sıvanmış olmalı, yarık ya da çatlak bulunmamalı; iç yüzeyi ise mümkün olduğunca pürüzsüz olmalı,
- Üzerinde kar sularının, yağmur sularının ve kuşların girişini engellemek için başlık olmalı,
- Yılda en az bir kez temizletilmelidir.
SOBA YAKARKEN;
Sobalarda kömürü yakarken en üst verimi sağlayabilmek için üstten yakma tekniği kullanılmalıdır. Kömür bu şekilde yakıldığında içerisinde bulunan uçucu ve yanıcı gazlar da soba içerisinde yanmakta ve böylelikle daha fazla ısı alınmakta, bacadan atılan gaz ve duman azalmakta ve soba boruları ve bacalar daha geç kurumlanmaktadır. Düzgün uygulanan üstten yakma tekniği karbon monoksit gazından zehirlenme riskini en aza indirmektedir.
- Kömürü kullanmadan 4-5 gün önce torba ağzını açıp, havalanıp kurumasını sağlayın. Soba da daha verimli yanacaktır.
- Sobanın içerisine 2/3 oranında kömür doldurun.
- Kömürün üzerine tahta parçaları koyarak tutuşturun, güç yakıtları kullanmamaya özen gösterin.
- Kömür tutuşturulurken sobanın alt ve üst hava kapakları açık olmalıdır.
- Tutuşmadan sonra üst hava kapağı kapatılıp alt kapaktan hava girişi ayarlanmalıdır.
- Soba yanarken alt hava kapağı ve baca çıkısında bulunan duman kelebeği mutlaka açık olmalıdır.
- Üstten yakılan sobaya sonradan kömür ilavesi kesinlikle yapılmamalıdır; yanma kötüleşeceğinden zehirli karbon monoksit gazı çıkışı artacaktır.
- Soba söndükten sonra kömür doldurulmalı, ya da kovalı sobalarda yeni kova koyulup üstten yakılmalıdır.
- Mümkünse yatarken soba söndürülmeli ya da alt hava girişi ve duman kelebeği açık bırakılmalıdır.
- Tam sönmemiş soba kovaları, karbon monoksit zehirlenmelerine neden olmaması için evin içinde tutulmamalıdır.
- Karbonmonoksit Zehirlenmeleri Baca Kurulumu ile ilgili Film (AltYazı)
https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/cevre-sagligi/2-ced/karbonmonoksit-zehirlenmesi/soba_gazi_altyazili.rar
- Karbonmonoksit Zehirlenmeleri Baca Kurulumu ile ilgili Film (HSGMTV)
http://hsgmtv.saglik.gov.tr/view/soba-zehirlenmesi/S1hOw
- Karbonmonoksit Zehirlenmeleri Baca Kurulumu ile ilgili Film 2. Parca
- HSGM Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı’nın Karbonmonoksit Zehirlenmeleri ile ilgili web sitesi linki
https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/cevresagligi-ced/ced-birimi/karbonmonoksit-zehirlenmesi.html
Adli Mikrobiyoloji ve Biyolojik Savunma Laboratuvarı (AMBSL)
Sayfa yapım aşamasındadır.
HASTANEMİZDE UZAKTAN GÖRÜŞME RANDEVUSU
MESAİ DIŞI ÖĞRETİM ÜYESİ MUAYENESİ
ANABİLİM DALI |
ÖĞRETİM ÜYESİ |
ANESTEZİ ve REANİMASYON A.D (0232) 412 28 01 |
Prof. Dr. Çimen OLGUNER Prof. Dr. Leyla İYİLİKÇİ KARAOĞLAN Prof. Dr. Sevda ÖZKARDEŞLER ÖZGÜL Prof. Dr. Volkan HANCI Doç. Dr. Yüksel ERKİN (AĞRI ÜNİTESİ - ALGOLOJİ)
|
BEYİN ve SİNİR CERRAHİSİ A.D (0232) 412 33 01 |
Prof. Dr. R. Serhat ERBAYRAKTAR Prof. Dr. Burak SADE Prof. Dr. Ercan ÖZER Prof. Dr. Hülagü KAPTAN Doç. Dr. H. Selim KARABEKİR Doç. Dr. Murat YILMAZ Doç. Dr. Orhan KALEMCİ Doç. Dr. Ceren KIZMAZOĞLU |
ÇOCUK CERRAHİSİ A.D (0232) 412 30 01 |
Prof. Dr. Faika Gülce HAKGÜDER Prof. Dr. Miraç Feyza AKGÜR Prof. Dr. Mustafa OLGUNER Prof. Dr. Oğuz ATEŞ Doç. Dr. Oktay ULUSOY |
ÇOCUK SAĞLIĞI ve HASTALIKLARI A.D (0232) 412 60 01 - 412 60 02 |
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Prof. Dr. Murat DUMAN Prof. Dr. Şevket Erbil ÜNSAL Doç. Dr. Osman Tolga İNCE Doç. Dr. Emel ULUSOY Çocuk Endokrinolojik ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Ayhan ABACI Prof. Dr. Ece BÖBER Prof. Dr. Korcan DEMİR Doç. Dr. Pelin Teke KISA Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Prof. Dr. Nurşen BELET Doç. Dr. Eda KARADAĞ ÖNCEL Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Prof. Dr. Hale ÖREN Prof. Dr. Şebnem YILMAZ Prof. Dr. Dilek İNCE Prof. Dr. Özlem Tüfekçi Prof. Dr. R. Emre ÇEÇEN Dr. Öğr. Üyesi Deniz KIZMAZOĞLU Çocuk Kardiyolojisi Prof. Dr. Mustafa KIR Doç. Dr. Tülay DEMİRCAN Çocuk Nefrolojisi Prof. Dr. Salih KAVUKÇU Prof. Dr. Alper SOYLU Prof. Dr. Meral TORUN BAYRAM Çocuk Nörolojisi Prof. Dr. Adem AYDIN Prof. Dr. Ayşe Semra HIZ Prof. Dr. Uluç YİŞ Doç. Dr. Ayşe İpek POLAT Çocuk Romatolojisi Prof. Dr. Şevket Erbil ÜNSAL Prof. Dr. Balahan MAKAY Çocuk Neonatoloji Prof. Dr. Funda ERDOĞAN Çocuk İmmünoloji ve Alerji Prof. Dr. Nevin UZUNER Çocuk Genetik Prof. Dr. Özlem Giray BOZKAYA Doç. Dr. Semra GÜRSOY
|
ÇOCUK ve ERGEN RUH SAĞLIĞI A.D (0232) 412 35 51 |
Prof. Dr. Aynur AKAY Doç. Dr. Burak BAYKARA Doç. Dr. Burcu Serim DEMİRGÖREN Doç. Dr. Sevay ALŞEN GÜNEY |
DERİ ve ZÜHREVİ HASTALIKLAR A.D (0232) 412 38 51 |
Prof. Dr. Sevgi AKARSU Prof. Dr. Şebnem AKTAN Doç. Dr. Özlem ÖZBAĞÇIVAN |
ENDOKRİNOLOJİ ve METABOLİZMA B.D (0232) 412 37 50 |
|
ENFEKSİYON HASTALIKLARI A.D (0232) 412 43 01 |
Prof. Dr. Vildan AVKAN OĞUZ Doç. Dr. Ziya KURUÜZÜM Dr. Öğr. Üyesi Sema Alp ÇAVUŞ Doç. Dr. Oya Özlem Eren KUTSOYLU Doç. Dr. Arzu NAZLI Dr. Öğr. Üyesi Muammer ÇELİK |
FİZİK TEDAVİ ve REHABİLİTASYON A.D (0232) 412 39 51 |
Prof. Dr. Selmin GÜLBAHAR Prof. Dr. Özlem EL Prof. Dr. M. Özlen PEKER Prof. Dr. Çiğdem BİRCAN Prof. Dr. Elif AKALIN Prof. Dr. E. Özlem ŞENOCAK Prof. Dr. Ebru ŞAHİN Doç. Dr. Banu DİLEK Doç. Dr. Ramazan KIZIL Dr. Öğr. Üyesi Nihan Erdinç GÜNDÜZ |
GASTROENTEROLOJİ B.D (0232) 412 37 99 |
Prof. Dr. Müjde SOYTÜRK Doç. Dr. Göksel BENGİ |
GENEL CERRAHİ A.D (0232) 412 29 01 |
Prof. Dr. Ali İbrahim SEVİNÇ Prof. Dr. Koray ATİLA Prof. Dr. Selman SÖKMEN Prof. Dr. Seymen BORA Doç. Dr. Z. Serhan DERİCİ Doç. Dr. Tufan EGELİ Doç. Dr. Cihan AĞALAR Doç. Dr. Süleyman Özkan AKSOY |
GERİATRİ B.D (0232) 412 43 41 |
Prof. Dr. Ahmet Turan IŞIK Doç. Dr. Derya KAYA |
GÖĞÜS CERRAHİSİ A.D (0232) 412 32 21 |
Prof. Dr. Nezih ÖZDEMİR Prof. Dr. Aydın ŞANLI Doç. Dr. Volkan KARAÇAM |
GÖĞÜS HASTALIKLARI A.D (0232) 412 38 01 |
Prof. Dr. B. Oya İTİL Prof. Dr. Can SEVİNÇ Doç. Dr. Kemal Can TERTEMİZ Prof. Dr. Aylin ÖZGEN ALPAYDIN Doç. Dr. Begüm ERGAN Dr. Öğr. Üyesi Gökçen ÖMEROĞLU ŞİMŞEK
|
GÖZ HASTALIKLARI A.D (0232) 412 30 51 |
|
KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM A.D (0232) 412 31 01 |
Prof. Dr. Murat CELİLOĞLU Prof. Dr. Ömer Erbil DOĞAN Prof. Dr. Mehmet GÜNEY Doç. Dr. H. Bahadır SAATLİ Doç. Dr. R. Emre OKYAY Doç. Dr. Sefa KURT Doç. Dr. Erkan ÇAĞLIYAN
|
KALP ve DAMAR CERRAHİSİ A.D (0232) 412 32 01 |
Prof. Dr. Abidin Cenk ERDAL Prof. Dr. Dündar ÖZALP KARABAY Prof. Dr. Erdem Erinç SİLİSTRELİ Prof. Dr. Hüdai ÇATALYÜREK Prof. Dr. Öztekin OTO Prof. Dr. Serdar BAYRAK Dr. Öğr. Üyesi Tuğra GENÇPINAR |
KARDİYOLOJİ A.D (0232) 412 41 01 |
Prof. Dr. Bahri AKDENİZ Prof. Dr. Özhan GÖLDELİ Prof. Dr. Mehmet Birhan YILMAZ Prof. Dr. Emin Evren ÖZCAN Doç. Dr. Hüseyin DURSUN Doç. Dr. Ebru ÖZPELİT Doç. Dr. Bihter ŞENTÜRK Doç. Dr. Ayşe Çolak Doç. Dr. Mehmet KIŞ Doç. Dr. Oğuzhan Ekrem TURAN |
KULAK, BURUN ve BOĞAZ HASTALIKLARI A.D (0232) 412 32 51 |
Doç. Dr. Yüksel OLGUN Doç. Dr. Aslı ÇAKIR ÇETİN |
NEFROLOJİ B.D (0232) 412 37 66 |
Prof. Dr. Caner ÇAVDAR Prof. Dr. Serpil Müge DEĞER |
NÖROLOJİ A.D (0232) 412 40 51 |
Prof. Dr. Ahmet Ali GENÇ Prof. Dr. Barış BAKLAN Prof. Dr. Berril ÇOLAKOĞLU Prof. Dr. Erdem YAKA Prof. Dr. İbrahim ÖZTURA Prof. Dr. İhsan Şükrü ŞENGÜN Prof. Dr. Kürşad KUTLUK Prof. Dr. Raif ÇAKMUR Prof. Dr. Vesile ÖZTÜRK Doç. Dr. Didem ÖZ |
NÜKLEER TIP A.D (0232) 412 2 51 |
Prof. Dr. Recep BEKİŞ Doç. Dr.Nazlı Pınar KARAHAN ŞEN |
ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ A.D (0232) 412 33 51 |
Prof. Dr. Haluk BERK Prof. Dr. M. Can KOŞAY Prof. Dr. Vasfi KARATOSUN Doç. Dr. Ahmet KARAKAŞLI Doç. Dr. Onur HAPA Doç. Dr. Onur BAŞÇI
|
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI A.D (0232) 412 41 51 |
Prof. Dr. Berna Binnur AKDEDE Prof. Dr. Beyazıt YEMEZ Prof. Dr. Hasan Can CİMİLLİ Prof. Dr. İbrahim Emre BORA Doç. Dr. İbrahim Tolga BİNBAY |
ROMATOLOJİ B.D (0232) 412 37 21 |
Prof. Dr. A. Merih BİRLİK Prof. Dr. Fatoş ÖNEN Prof. Dr. İsmail SARI Doç. Dr. Gerçek CAN |
SPOR HEKİMLİĞİ A.D (0232) 412 26 50 |
Doç. Dr. Oğuz YÜKSEL |
TIBBİ ONKOLOJİ A.D (0232) 412 48 01 |
Prof. Dr. Aziz KARAOĞLU Prof. Dr. Binnaz DEMİRKAN Doç. Dr. İlkay Tuğba ÜNEK Doç. Dr.Hüseyin Salih SEMİZ |
ÜROLOJİ A.D (0232) 412 34 51 |
Prof. Dr. Ahmet Adil ESEN Prof. Dr. Aykut KEFİ Prof. Dr. Güven ASLAN Prof. Dr. İlhan ÇELEBİ Prof. Dr. Mehmet Uğur MUNGAN Prof. Dr. Ozan Bozkurt Doç. Dr. Volkan ŞEN |
Öğretim Üyesi Randevu Sistemi Anabilim Dalı Telefon Numaraları
ANABİLİM DALI |
TELEFON NUMARASI (0232) |
ADLİ TIP A.D | 412 28 51 |
ANESTEZİ ve REANİMASYON A.D | 412 28 01 |
BEYİN ve SİNİR CERRAHİSİ A.D | 412 33 01 |
ÇOCUK CERRAHİSİ A.D | 412 30 01 |
ÇOCUK SAĞLIĞI ve HASTALIKLARI A.D | 412 60 01 - 412 60 02 |
ÇOCUK ve ERGEN RUH SAĞLIĞI A.D | 412 35 51 |
DERİ ve ZÜHREVİ HASTALIKLAR A.D | 412 38 51 |
ENFEKSİYON HASTALIKLARI A.D | 412 43 01 |
FİZİK TEDAVİ ve REHABİLİTASYON A.D | 412 39 51 |
GASTROENTEROLOJİ B.D | 412 37 99 |
GENEL CERRAHİ A.D | 412 29 01 |
GERİATRİ B.D | 412 43 41 |
GÖĞÜS CERRAHİSİ A.D | 412 32 21 |
GÖĞÜS HASTALIKLARI A.D |
412 38 01 |
GÖZ HASTALIKLARI A.D | 412 30 51 |
GETAT | 412 98 35 |
KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM A.D | 412 31 01 |
KALP ve DAMAR CERRAHİSİ A.D | 412 32 01 |
KARDİYOLOJİ A.D | 412 41 01 |
KULAK, BURUN ve BOĞAZ HASTALIKLARI A.D | 412 32 51 |
NEFROLOJİ B.D | 412 37 66 |
NÖROLOJİ A.D | 412 40 51 |
ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ A.D | 412 33 51 |
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI A.D | 412 41 51 |
ROMATOLOJİ B.D |
412 37 21 |
SPOR HEKİMLİĞİ A.D | 412 26 50 |
TIBBİ ONKOLOJİ B.D | 412 48 01 |
ÜROLOJİ A.D | 412 34 51 |
SAĞLIKÇI KARTI HAKKINDA
DEÜ HASTANESİ’NDE YANGIN TATBİKATI
DEÜ Hastanesi Afet Planlaması (HAP) bünyesinde ameliyathanede çıkan yangın sonucu hastaların ve personelin tahliye tatbikatı yapılmıştır.
01-07 EKİM EMZİRME HAFTASI
NEFROLOJİ BİLİM DALI RESERTİFİKASYON SINAV TARİHİ
COVID-19 ÜÇÜNCÜ DOZ AŞI UYGULAMASI
duyuru
-HASTANE BAŞHEKİMLİĞİ BASIN AÇIKLAMASIDIR-
Öğretim üyelerimizden Prof. Dr. Nüket GÖÇMEN KARABEKİR’ in, DEÜ ve DEÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimliğine yönelik olarak, bazı basın organlarında yer alan beyanları neticesinde, aşağıdaki açıklamaları yapma zarureti doğmuştur.
Basın organlarında yer alan “Akupunktur Polikliniğinin”, Prof. Dr. Mete EDİZER döneminde, başhekim olarak görev yaptığı süre de dahil, emekli olduğu ana kadar faaliyette bulunduğu, herkes gibi, idaremizin de bildiği bir gerçektir. O tarihten itibaren devam eden poliklinik hizmeti, yaşadığımız Covid-19 pandemi sürecinde diğer pek çok poliklinikler gibi durdurulmuştur. Bu dönem içerisinde tüm polikliniklerimizde yapılması planlanan iyileştirme ve geliştirme çalışmalarımız kapsamında yaptığımız araştırmalar sonucu bu poliklinikle ilgili bilgi ve belgeler de araştırılmıştır. Ancak, akupunktur polikliniği hizmetinin uygulama merkezi olabilmesi için Sağlık Bakanlığımız Getat Uygulama ve Araştırma Merkezleri Yönetmeliğine göre yasal süreçleri tamamlayarak yetki belgesi almadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, bu hizmet geçici olarak durdurulmak zorunda kalınmıştır. Konuyla ilgili olarak, Prof. Dr. Nüket GÖÇMEN KARABEKİR’e durumu bildiren yazı yazılmıştır. Ancak, Prof. Dr. Nüket GÖÇMEN KARABEKİR, defaatle mevzubahis yazıyı tebellüğ etmekten imtina etmiştir. Bu arada, Sağlık Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nün 31.03.2021 tarihli yazısında, İl Sağlık Müdürlüğünce adı geçen hekim ve hastanemiz adına “akupuntur yetki belgesi” nin düzenlenmediği de doğrulanmıştır.
Prof. Dr. Nüket GÖÇMEN KARABEKİR sertifikasının olduğunu bildirse de, kanunun emredici hükümleri gereği, akupunktur uygulamasının yapılabilmesi için Sağlık Bakanlığı’ndan alınması gereken uygulama merkezi ruhsatlandırması bulunmamaktadır. Kurumumuzda bulunmayan ve idarecilerin yaptığı araştırmalar sonucunda, böyle bir belgenin olmadığı çok yakın zamanda tespit edilebilmiştir. Gayet tabiidir ki, uzun zamandan bu yana klinik hizmeti veren merkezlerin işleyişi konusunda, herhangi bir şüphe yaşanması olağan değildir. Zira, bu poliklinik, eski başhekimlerden Prof. Dr. Mete EDİZER tarafından açılmıştır. Ve ruhsatsız olma ihtimali dahi son gelişmelere kadar düşünülmemiştir. Ancak son 1 yıldır yaşanan Covid-19 Pandemisi hergün yeni ihtiyaçlar doğurmakta ve idare çok dinamik bir süreç yönetmektedir. İhtiyaçlar doğrultusunda sadece poliklinikler değil tüm hastane birimlerinde değişiklikler yapılmaktadır. Bahsi geçen poliklinik de hastanemiz “Enfeksiyon ve Klinik Mikrobiyoloji AD’nın talebi ile acil ihtiyaç duyulan “Enfeksiyon Hastalıkları Aşı Merkezi’ açılmak üzere planlanmıştır. Bu uygulamalarda hasta mağduriyeti değil, tam aksine toplum sağlığı ve ihtiyaçların karşılanması hedeflenmektedir.
Öte yandan, Prof. Dr. Nüket GÖÇMEN KARABEKİR’in basında yer alan haberlerde ileri sürdüğü hususlar gerçeği yansıtmamaktadır. Kendisi DEÜ Tıp Fakültesi Anatomi AD. Öğretim Üyesi olup, halen bu Anabilim Dalında asli görevini yürütmektedir. Bu nedenle, basında yer alan, “… mesleğinin elinden alındığı “ iddiası gerçek dışıdır. Aynı şekilde, “kişisel eşyalarına ulaşamadığı ..” iddiası da gerçek dışıdır. Zaten poliklinikler alanında bulunan bu oda akupunktur polikliniği olarak haftada bir gün kullanılmaktadır. Herhangi bir hekime özel tahsis edilen bir oda değildir. Prof.Dr. Karabekir’e akupunktur polikliniğine girerek bahsettiği özel eşyalarını alabileceği söylenmiş ancak almaktan imtina etmiştir. Odada akupunktur iğneleri dışında bir eşya olmadığı da tutanaklarla sabittir.
Dokuz Eylül Üniversitesi ve DEÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin kurumsal kimliğini hedef alan beyanlar ve yine ileri sürülen gerçek dışı iddialar nedeniyle, ilgili hakkında idari ve hukuki süreç başlatılmıştır. DEÜ Araştırma ve Uygulama Hastanemizde, şimdiye değin olduğu gibi, güçlü bir sağlık ordusu ile, tüm faaliyetlerimiz kesintisiz bir şekilde devam etmektedir.
Bilgilerinize sunarız.
COVID-19 İKİNCİ DOZ AŞI UYGULAMASI
Değerli Dokuz Eylül Çalışanı,
Bildiğiniz gibi Coronavirüs aşılamasının ilk doz aşı uygulaması 14.01.2021 tarihinde başlamış ve çalışanlarımızın ilk doz aşısı yapılmıştır.
İkinci doz aşılamalarına 11.02.2021 tarihinde başlanması planlanmaktadır.
İkinci doz aşılaması birinci dozun yapıldığı binada yapılacaktır.
İşlemlerinizin hızla tamamlanması için “Birinci Doz Aşı Yan Etki Formu” ‘nu ve “Aşı Onam Formu” ‘nu gelmeden önce doldurarak Aşı Merkezine getirmeniz gerekmektedir.
Bu formlara DEU Web sayfasından, Anabilim Dallarından ve bağlı bulunduğunuz müdürlüklerden ulaşabilirsiniz.
Aşılamada yapılacaklarla ilgili ayrıntılı bilgi ve doldurulacak formlar aşağıda yer almaktadır.
COVİD 2. AŞI UYGULAMASINDA YAPILMASI GEREKENLER
1. Herkes yan etki ve onam formunu doldurup aşı polikliniğine gelecektir. Bu forma web sayfası, Anabilim dalları ve bağlı bulunduğunuz müdürlüklerden ulaşabilirsiniz.
2. Poliklinik sekreteri tarafından probel girişi yapılacak
3. Sağlık çalışanı doldurduğu formlar ile birlikte hemşirenin yanına gidecek
4. Formları hemşireye teslim eden sağlık çalışanına ikinci doz aşı yapılacak. Form doldurmayan sağlık çalışanına aşı yapılmayacak ancak boş form alanda bulundurulacaktır. Form doldurulduğu taktirde aşı yapılacaktır.
5. Formlar hemşireye teslim edildikten ve sistemden aşı onayı alındıktan sonra aşı yapılacaktır.
6. Gerek görüldüğünde aşı yapılan kişi dinlenme odasında izleme alınacaktır.
(İlk aşı sonrası herhangi bir istenmeyen etki gelişenlerde görevli hekime danışılacaktır.)
7. Sağlık çalışanı 2. aşı sonrası da yan etki izlem formunu dolduracaktır. İstenmeyen etki oluştuğunda mesai saati (08.00-24.00) içinde aşı polikliniğine (Tlf no: 28590) , mesai dışı Acil servise başvuracaklardır. Acil servise yapılan başvuru ilk mesai içinde aşı polikliniğine bildirilecektir.
AŞI SONRASI İSTENMEYEN ETKİLER
Aşı uygulanmasını takiben İLK BİR SAAT -12 SAAT içinde;
Akut allerjik reaksiyon, döküntü, anaflaksi, toksik şok sendromu
Aşı uygulanmasını takiben İLK BİR HAFTA içinde;
Gündelik yaşamı etkileyecek ölçüde başağrısı, halsizlik
Ciddi lokal reaksiyon, apse
38C ve üzerinde ateş varlığı
İshal, kusma
Sepsis
Aşı uygulanmasını takiben İLK BİR AY içinde;
Lenfadenopati / Lenfadenit
Akut paralizi
Aşı uygulanmasını takiben İLK İKİ-ALTI AY içinde;
Artrit
Nörolojik istenmeyen etkiler (Tat ve koku kaybı, nöropati, yüz felci vs.)
Yeni Yıl Mesajı
Sağlıklı bir yaşam, en kıymetli hazinemizdir. Sağlıklı yaşamak ve yaşatmak sadece kendimize değil sevdiklerimize, halkımıza ve insanlığa karşı en önemli sorumluluğumuzdur. Kendi sağlığımız ve çevremizin sağlığı için bu bilinçle hareket etmemiz, özellikle Covid-19 pandemisinin sürdüğü bu hashas dönemde önemli ve yaşamsaldır.
9 Eylül Üniversitesi Hastanesi olarak tüm sağlık çalışanlarımızla birlikte bu bilinçle ve özveriyle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. İnsanımızın salgının etkisinden olabildiğince uzak, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için 2020 yılı boyunca yoğun bir mücadele verdik. Her zaman insan için, insanı yaşatmak ve sağlığını korumak için görev yapan sağlık çalışanlarının, pandemi dönemindeki bu üstün görev anlayışı takdire şayandır. Bu vesileyle, tüm sağlık çalışanlarımıza verdikleri bu insanüstü mücadele için şahsım ve kurumum adına teşekkür ediyorum.
Bu anlamda DSÖ, tüm sağlık çalışanlarına 2021 yılını armağan ederek, takdirlerini sergilemiştir. 2021 yılı Sağlık Çalışanları Yılı ilan edildi. İnanıyoruz ki, sağlık çalışanlarımız yeni yılda da aynı üstün ve özverili görev anlayışıyla, çalışma azmiyle bu salgını bertaraf etmemizde büyük katkı sağlayacaktır. Meslek hayatımızda belki de ilk kez karşılaştığımız bu farklı süreci, büyük bir dayanışma ve dostluk ile üstesinden geleceğimize inancım tamdır.
Biz 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi olarak; sevdiklerinize verilebilecek en güzel armağanın sağlıklı bir yaşam sağlamak olduğu inancıyla, halkımıza ve insanlığa sağlıklı bir yaşam sağlamaya dönük çalışmalarımızı yine aralıksız ve özveriyle sürdüreceğiz.
Başta değerli meslektaşlarım ve sağlık çalışanlarımız olmak üzere; 2021 yılının tüm insanlığa, sağlık ve esenlik getirmesini diliyorum. Yeni yılınız kutlu olsun….
Prof. Dr. Semih KÜÇÜKGÜÇLÜ
Başhekim V.
DEÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi
Resertifikasyon Sınav Sonuçları
FERAGATNAMELERİN UZATILMASI HAKKINDA
FERAGAT BAŞVURU SÜRESİ UZATILDI!
Yeni çıkan feragatnamenin başvuru süresi 26.10.2020 tarihi mesai bitimine kadar uzatılmıştır.
Yeni çıkan feragatname kapsamında, 2017, 2018, 2019 ve 31/08/2020 tarihi itibarıyla muhasebe kayıtlarında yer alan ilaç, tıbbi malzeme ve diğer alım bedellerinin ödenmesi konusunda yapılacak işlemler aşağıda açıklanmıştır.
1. Alacaklıların her bir işletme itibarıyla kapsama dahil tüm alacakları için 26/10/2020 tarihi mesai saati bitimine kadar ilgili işletmeye başvuruda bulunmaları gerekmektedir.
2.Temlik edilen alacaklarda alacak, temlik alan alacaklıya geçtiğinden, müracaat temlik alan alacaklı tarafından yapılacaktır. Temlik alan alacaklılar, ilgili işletmedeki kapsama dâhil tüm alacakları için başvuruda bulunmak zorundadır.
3. Alacaklıların üçüncü taraflarca icraya konu edilmiş alacakları için başvuru asıl alacaklı tarafından yapılacaktır. Ödeme aşamasında icra kesintileri yapılarak varsa kalan tutar alacaklıya ödenecektir.
4. Feragatnameler doldurulurken ay ve yıl ayrımı yapılmaksızın, ilaçlarda %18, tıbbi malzeme ve diğer borçlarda %25 oranında indirim uygulanacaktır.
5- Yasal olarak yapılması gereken tüm kesintiler düşüldükten sonra kalan tutar, gerçek veya tüzel kişi alacaklılara;
5.1 İlaç alımlarında tutarın %40'ı 2020 yılı Ekim ayı içerisinde, kalan %60'lık tutar 2021 yılı Ocak ayı içerisinde,
5.2.Tıbbi malzeme ve diğer alımlarda tutarın %50'si 2020 yılı Ekim ayı içerisinde, kalan %50 tutar 2021 yılı Ocak ayı içerisinde ödenecektir. (Feragatnamedeki ödenecek tutarlara ilişkin hesaplama bu açıklamaya göre yapılacaktır. )Ödenecek borçlar ile ilgili olarak ayrıca temerrüt faizi, vade farkı benzeri herhangi bir ödeme yapılmayacaktır.
6. İlgili işletmeler, müracaat süresi içerisinde başvuruda bulunan her bir alacaklıdan
Ek-1 de yer alan "Feragatname"yi isteyeceklerdir. Alacaklılar, feragat beyanını mahkemelere veya icra müdürlüklerine sunduklarına ilişkin tevsik edici belgeleri de feragatname ekinde işletmelere ibraz edeceklerdir.
Ek-1 deki feragatnamenin firmanıza ilişkin doldurulmuş halini Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresinden mail yoluyla, başvuru ekinde ibraz edeceğiniz cari kartınızı Döner Sermaye Saymanlık Müdürlüğümüzden Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresinden mail yoluyla ya da 0 232 412 2431 telefon numarasıyla iletişim kurarak elde edebilirsiniz.
Tamamlanan Ek-1 formları, eklerinde firmanıza ilişkin cari kartlar ve imza sirküleri veya imza beyannameleri ile en geç 26/10/2020 tarihi mesai saati bitimine kadar 2 nüsha olarak ıslak imzalı ve kaşeli olarak Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü Sekreterliğine teslim edilecektir.
26/10/2020 tarihi mesai saati bitimine kadar teslim edilmeyen evraklar işleme alınmayacak ve feragat kapsamına dahil olamayacaktır.
Ayrıca yardım ve destek için 0 232 412 24 01/ 412 50 56 ve Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. mail adresinden yaşanan sorunlarla ilgili destek alabilirsiniz.
İyi Çalışmalar.
FERAGAT AÇIKLAMASI
AÇIKLAMA
Yeni çıkan feragatname kapsamında, 2017, 2018, 2019 ve 31/08/2020 tarihi itibarıyla muhasebe kayıtlarında yer alan ilaç, tıbbi malzeme ve diğer alım bedellerinin ödenmesi konusunda yapılacak işlemler aşağıda açıklanmıştır.
1. Alacaklıların her bir işletme itibarıyla kapsama dahil tüm alacakları için 20/10/2020
tarihi mesai saati bitimine kadar ilgili işletmeye başvuruda bulunmaları gerekmektedir.
2.Temlik edilen alacaklarda alacak, temlik alan alacaklıya geçtiğinden, müracaat temlik alan alacaklı tarafından yapılacaktır. Temlik alan alacaklılar, ilgili işletmedeki kapsama
dâhil tüm alacakları için başvuruda bulunmak zorundadır.
3. Alacaklıların üçüncü taraflarca icraya konu edilmiş alacakları için başvuru asıl alacaklı tarafından yapılacaktır. Ödeme aşamasında icra kesintileri yapılarak varsa kalan
tutar alacaklıya ödenecektir.
4. Feragatnameler doldurulurken ay ve yıl ayrımı yapılmaksızın, ilaçlarda %18, tıbbi malzeme ve diğer borçlarda %25 oranında indirim uygulanacaktır.
5- Yasal olarak yapılması gereken tüm kesintiler düşüldükten sonra kalan tutar, gerçek veya tüzel kişi alacaklılara;
5.1 İlaç alımlarında tutarın %40'ı 2020 yılı Ekim ayı içerisinde, kalan %60'lık tutar 2021 yılı Ocak ayı içerisinde,
5.2.Tıbbi malzeme ve diğer alımlarda tutarın %50'si 2020 yılı Ekim ayı içerisinde, kalan %50 tutar 2021 yılı Ocak ayı içerisinde ödenecektir. (Feragatnamedeki ödenecek tutarlara ilişkin hesaplama bu açıklamaya göre yapılacaktır. )Ödenecek borçlar ile ilgili olarak ayrıca temerrüt faizi, vade farkı benzeri herhangi bir ödeme yapılmayacaktır.
6. İlgili işletmeler, müracaat süresi içerisinde başvuruda bulunan her bir alacaklıdan
Ek-1 de yer alan "Feragatname"yi isteyeceklerdir. Alacaklılar, feragat beyanını mahkemelere veya icra müdürlüklerine sunduklarına ilişkin tevsik edici belgeleri de feragatname ekinde işletmelere ibraz edeceklerdir.
Ek-1 deki feragatnameyi doldurmak için cari kartınızı Döner Sermaye Saymanlık Müdürlüğümüzden Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresinden mail yoluyla ya da 0 232 412 2431 telefon numarasıyla iletişim kurarak elde edebilir ve Ek- 1’i doldurabilirsiniz.
Tamamlanan Ek-1 formları en geç 20/10/2020 tarihi mesai saati bitimine kadar ıslak imzalı ve kaşeli olarak Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü Sekreterliğine teslim edilecektir.
20/10/2020 tarihi mesai saati bitimine kadar teslim edilmeyen evraklar işleme alınmayacak ve feragat kapsamına dahil olamayacaktır.
Ayrıca yardım ve destek için 0 232 412 24 01/ 412 50 56 ve Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. mail adresinden yaşanan sorunlarla ilgili destek alabilirsiniz.
İyi Çalışmalar.
KAMUOYU AÇIKLAMASIDIR
Türkiye’nin sağlık alanındaki en önemli yatırımlarından biri olan Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanemizi hedef alan İzmir Tabip Odası’nın bir takım iddialarına ve art niyetli açıklamalarına ilişkin cevabımızdır:
Üniversite hastanemiz, güzel kentimize ve Ege Bölgesi’ne kaliteli hizmet sunan uluslararası nitelikte bir sağlık kurumudur. Burada görevli hekimlerimiz, hemşirelerimiz ve sağlık çalışanı arkadaşlarımız, 7/24 esasıyla büyük bir özveri ile çalışmakta; üniversitemizin kamusal sorumluluklarını başarıyla yerine getirmektedir. Küresel pandemi nedeniyle iş yükü ve yoğunluğu artan arkadaşlarımızın bu dönemde gösterdiği sabır ve anlayış da bizlerin gurur kaynağını teşkil etmektedir.
Ülkemizin ve insanlığın olağanüstü günlerden geçtiği şu dönemde, kendini devletimizin ve ilgili mevzuatın üstünde gören; hak koruma adına sağlık çalışanlarımızı kışkırtmak isteyen İzmir Tabip Odası ise sorumsuzca davranışlarında ısrar etmekte; siyasetin kirli tarafında durmak istemektedir. Geçtiğimiz aylarda, kendisine hükmeden anlayışın temsilcileri ile kendine biat eden bir takım kişilerle birlikte insanların şifa aradığı bir ortamda eylem yapan bu yapı, akıl almaz bir sorumsuzluğa imza atarak hem hastalarımızı hem de sağlık çalışanı arkadaşlarımızı tehlikeye atmıştır. Yaptığı bu yanlışla yetinmeyen bu yapı, sendika temsilcileri ile birlikte hastane yönetimimizi ‘ek ödemeler’ ve ‘fazla mesai’ konuları üzerinden yıpratmak istemiştir.
İnsanların can derdine düştüğü bir yerde; sırf muhalefet etmeye ve aslı astarı olmayan iftiralarla 38 yıllık mazisi olan bir kurumu karalamaya çalışmak, tek kelimeyle insafsızlıktır. Sözde hak savunuculuğuna yeltenen bu yapı, o tarihteki eylemleri ile kanunlara karşı gelmiş ve can güvenliğini hiçe saymıştır. Doğal olarak böyle bir hadsizliği ve usulsüzlüğü hastanemizin kabul etmesi de mümkün olmadığından; gerekli yasal işlemler başlatılmış ve sorumlular hakkında ilgili mecralara başvurulmuştur. Sağduyulu davranmamıza ve mesai arkadaşlarımızın moralinin bozulmaması adına bir takım söylemlere ses çıkarmamış olmamıza rağmen; geldiğimiz noktada aynı siyasi anlayış ile hareket eden bu yapı, gerçeklerle ilgisi olmayan ifadelerini yinelemiş; hastanemizi ve üniversitemizi suçlamıştır.
Buradan açık ve net şekilde söylemek isteriz ki; hastanemizdeki sağlık çalışanı arkadaşlarımızın haklarını bizden daha fazla gözetildiğine ilişkin kamuoyunda algı oluşturmaya çalışmak doğru değildir. O yapının yönetici pozisyonunda olan kişilerin hedef aldığı hastanemiz, kendi hocalarının, arkadaşlarının ve dostlarının bulunduğu saygın bir kurumdur. Aklına gelen cümleleri düşünmeden söylemek, her şeyden önce buradaki mensuplarımızın emeğine saygısızlıktır. Adı geçen yapının kanunda tanımlanan görevleri temel olarak, mesleki hakları korumak, mesleğin gelişimini sağlamak ve ilkeli davranmaktır. Çünkü tıp biliminde söz konusu olan insan sağlığı ve hayatıdır. Pandemi sebebiyle birçok sağlık çalışanı arkadaşımızı kaybettiğimiz şu süreçte, insanların çalışma motivasyonunu bozulmamalıdır.
Yetkisini Anayasadan almayan hiçbir kişi ve kurum, köklü hastanemizin yapacağı iş ve işlemlerle ilgili yönlendirmede bulunamaz. Hiç kimse yönetimimize baskı yapamaz; mensuplarımızla olan güçlü bağımızı koparamaz. Emeği ve çalışan haklarını titizlikle gözeten hastanemizde, döner sermaye gelirlerinden yapılan harcamalara kadar her bir kuruş, devletimizin denetiminde ve kanunların kontrolündedir. Bunu bilmek istemeyenler, öğrenmek için okumalı; iftiradan uzak durmalı; sorun olarak düşündüğü olgu ve olaylar için aynaya bakmalıdır. Hastanemiz, geçmişte olduğu gibi gelecekte de milletimizin ve insanlığın selameti için çalışmaya devam edecektir. Mesai arkadaşlarımıza bir kez daha teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunuyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
DEÜ ARAŞTIRMA UYGULAMA HASTANESİ BAŞHEKİMLİĞİ
2020 yılı Diyaliz ve Resertifikasyon Sınav Tarihleri
21 EYLÜL DÜNYA ALZHEIMER GÜNÜ
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü
Hepimizin sağlıkla yaş alması dileği ile
DEÜ Başhekimliği
Program
11.00 Alzheimer günü resim sergisi açılış (Başhekimlik girişi)
11.30 Geriatri Servisi ziyareti
Hastanemizde SanalPOS Dönemi
05.06.2020 tarihinde; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Özcan, hastane üst yönetimi, işletme müdürlüğü ve bilgi işlem birimi ile yapılan toplantıda, hastanemizde yer alacak olan ‘’SanalPOS’’ uygulaması üzerinden ücret ödenmesi ile ilgili ön çalışmalar görüşüldü.
Hastanemize kazandırılacak olan ‘’SanalPOS’’ sistemi sayesinde, sosyal/fiziki mesafelerimize daha çok dikkat ettiğimiz bu zamanlarda hasta ve hasta yakınlarının hastane içerisinde uzun zaman geçirmemeleri, nakit ödemeler için vezne gibi alanlarda daha az kişi sayısı ile kısa süre kalmaları hedeflenmektedir.
Bakım Veren Polikliniği
Sağlık Bakanlığımızın Sağlıkta Kalite Standatları Değerlendirme Sonucu
DEÜ Hastanesi Çalışanları
Kamuoyu Duyurusudur
Kamuoyu Açıklaması
Kamuoyu Açıklaması
Değerli Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışanları, Sevgili Mesai Arkadaşlarım
Eğitim Videoları
EKK Dr.Ogr.Uye.Sema Alp Çavuş Bilgilendirme Sunumu için tıklayınız
Başhekim Prof.Dr.Semih KÜÇÜKGÜÇLÜ Hastane Çalışanı Bilgilendirme video için tıklayınız
Pandemi Servisi Tanıtımı (Doç.Dr.Yusuf SAVRAN ) video için tıklayınız
Pandemi Servisi Kişisel Koruyucu Ekipman Kullanımı (Dr.Ogr.Uye. Sema ALP CAVUS video için tıklayınız
Formlar
COVID-19 Vaka Bilgi Formu için tıklayınız
COVID-19 Izlem Formu için tıklayınız
Ayakta Başvuran Hastalar İçin Olası COVID-19 Vaka Sorgulama Kılavuzu için tıklayınız
Sunum
Rehber
Corona virüs aşı bilgisi için tıklayınız
Covid-19 Temaslı Takibi Evde Hasta izlemi ve filyasyon rehberi, 07.12.2020 için tıklayınız
Covid-19 Rehberi Genel Bilgiler Epidemiyoloji ve Tani icin tıklayınız
Covid-19 Rehberi Temasli Takibi evde hasta izlemi ve filyasyon, 25.11.2020 icin tıklayınız
Covid-19 Rehberi Temaslı Takibi, Salgın Yönetimi, Evde Hasta İzlemi ve Filyasyon-20112020 icin tıklayınız
covid-19 rehberi antisitokin-antiinflamatuar tedaviler koagulopati yonetimi, 07.11.2020 için tıklayınız
ANTİSİTOKİN-ANTİİNFLAMATUAR TEDAVİLER, KOAGÜLOPATİ YÖNETİMİ, 02.11.2020 için tıklayınız
Covid-19-İmmun Plazma Rehberi-v5, 26.10.2020 için tıklayınız
Covid-19 Agir pnomoni ARDS,sepsis ve septik sok yonetimi icin tıklayınız
Covid-19 Solunum sistemi hastalıklarının yaygın olduğu dönemde sağlık kuruluslarında gebe takibi, 16.10.2020 için tıklayınız
Covid-19 Erişkin Hasta Tedavisi 09.10.2020 için tıklayınız
COVID-19 SALGIN YONETIMI VE CALISMA REHBERI ICIN TIKLAYINIZ
TEMASLI TAKİBİ,SALGIN YÖNETİMİ,EVDE HASTA İZLEMİ VE FİLYASYON REHBERİ, 05.09.2020 için tıklayınız
Salgın Sorasında Uyulması Gereken Dental İşlemler Prosedürü, 03.09.2020 03.09.2020 tıklayınız
Dental İşlemlerde Uyulması Gereken Enfeksiyon Kontrol önlemleri, 03.09.2020 tıklayınız
TEMASLI TAKİBİ,SALGIN YÖNETİMİ,EVDE HASTA İZLEMİ VE FİLYASYON REHBERİ 03.09.2020 için tıklayınız
ÇOCUK HASTA YÖNETİMİ VE TEDAVİ REHBERİ, 01.09.2020 için tıklayınız
24.07.2020 COVID-19 PANDEMİSİNDE NORMALLEŞME DÖNEMİNDE SAGLIK KURUMLARINDA ÇALIŞMA REHBERİ için tıklayınız
07.07.2020 COVID-19 PANDEMİSİNDE NORMALLEŞME DÖNEMİNDE SAGLIK KURUMLARINDA ÇALIŞMA REHBERİ için tıklayınız
01.06.2020 COVID-19 PANDEMİSİNDE NORMALLEŞME DÖNEMİNDE SAGLIK KURUMLARINDA ÇALIŞMA REHBERİ için tıklayınız
14.04.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
13.04.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
02.04.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
25.03.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
11.03.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
DEÜ COVID-19 Bülteni
Corona virüs aşı bilgisi için tıklayınız
Covid-19 Temaslı Takibi Evde Hasta izlemi ve filyasyon rehberi, 07.12.2020 için tıklayınız
Covid-19 Rehberi Genel Bilgiler Epidemiyoloji ve Tani icin tıklayınız
Covid-19 Rehberi Temasli Takibi evde hasta izlemi ve filyasyon, 25.11.2020 icin tıklayınız
Covid-19 Rehberi Temaslı Takibi, Salgın Yönetimi, Evde Hasta İzlemi ve Filyasyon-20112020 icin tıklayınız
covid-19 rehberi antisitokin-antiinflamatuar tedaviler koagulopati yonetimi, 07.11.2020 için tıklayınız
ANTİSİTOKİN-ANTİİNFLAMATUAR TEDAVİLER, KOAGÜLOPATİ YÖNETİMİ, 02.11.2020 için tıklayınız
Covid-19-İmmun Plazma Rehberi-v5, 26.10.2020 için tıklayınız
Covid-19 Agir pnomoni ARDS,sepsis ve septik sok yonetimi icin tıklayınız
Covid-19 Solunum sistemi hastalıklarının yaygın olduğu dönemde sağlık kuruluslarında gebe takibi, 16.10.2020 için tıklayınız
Covid-19 Erişkin Hasta Tedavisi 09.10.2020 için tıklayınız
COVID-19 SALGIN YONETIMI VE CALISMA REHBERI ICINTIKLAYINIZ
TEMASLI TAKİBİ,SALGIN YÖNETİMİ,EVDE HASTA İZLEMİ VE FİLYASYON REHBERİ, 05.09.2020 için tıklayınız
Salgın Sorasında Uyulması Gereken Dental İşlemler Prosedürü, 03.09.2020 03.09.2020 tıklayınız
Dental İşlemlerde Uyulması Gereken Enfeksiyon Kontrol önlemleri, 03.09.2020 tıklayınız
TEMASLI TAKİBİ,SALGIN YÖNETİMİ,EVDE HASTA İZLEMİ VE FİLYASYON REHBERİ 03.09.2020 için tıklayınız
ÇOCUK HASTA YÖNETİMİ VE TEDAVİ REHBERİ 01.09.2020 için tıklayınız
24.07.2020 COVID-19 PANDEMİSİNDE NORMALLEŞME DÖNEMİNDE SAGLIK KURUMLARINDA ÇALIŞMA REHBERİ için tıklayınız
07.07.2020 COVID-19 PANDEMİSİNDE NORMALLEŞME DÖNEMİNDE SAGLIK KURUMLARINDA ÇALIŞMA REHBERİ için tıklayınız
01.06.2020 COVID-19 PANDEMİSİNDE NORMALLEŞME DÖNEMİNDE SAGLIK KURUMLARINDA ÇALIŞMA REHBERİ için tıklayınız
14.04.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
13.04.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
02.04.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
Türkiye'de COVID-19 Son Durum için tıklayınız
Kamuoyu Açıklaması için tıklayınız
25.03.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
22.03.2020 Cumhurbaşkanlığı Sağlık personeli idari izin için tıklayınız
16.03.2020 Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı idari izin açıklaması için tıklayınız
11.03.2020 COVID-19 Rehber için tıklayınız
COVID-19 Korunma Yolları
Mümkün olduğu kadar yurtdışına yolculuk yapılmaması önerilmektedir. Yurtdışına çıkışın zorunlu olduğu durumlarda aşağıdaki kurallara dikkat edilmelidir:
Akut solunum yolu enfeksiyonlarının genel bulaşma riskini azaltmak için önerilen temel ilkeler Yeni Koronavirüs (COVID-19) için de geçerlidir. Bunlar;
- El temizliğine dikkat edilmelidir. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanılmalıdır. Antiseptik veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir.
- Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir.
- Hasta insanlarla temastan kaçınmalıdır (mümkün ise en az 1 m uzakta bulunulmalı).
- Özellikle hasta insanlarla veya çevreleriyle doğrudan temas ettikten sonra eller sık sık temizlenmelidir
- Hastaların yoğun olarak bulunması nedeniyle mümkün ise sağlık merkezlerine gidilmemeli, sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla temas en aza indirilmelidir.
- Öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağız tek kullanımlık kağıt mendil ile örtülmeli, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içi kullanılmalı, mümkünse kalabalık yerlere girilmemeli, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız ve burun kapatılmalı, tıbbi maske kullanılmalıdır.
- Çiğ veya az pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçınılmalıdır. İyi pişmiş yiyecekler tercih edilmelidir.
- Çiftlikler, canlı hayvan pazarları ve hayvanların kesilebileceği alanlar gibi genel enfeksiyonlar açısından yüksek riskli alanlardan kaçınılmalıdır.
- Seyahat sonrası 14 gün içinde herhangi bir solunum yolu semptomu olursa maske takılarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı, doktora seyahat öyküsü hakkında bilgi verilmelidir.
COVID-19 Hakkında
COVID-19 Pandemisi
Rehber Sunum Algoritma
Onemli Linkler
İdari İzin Hakkında
DÜNYA BÖBREK GÜNÜ
DÜNYA BÖBREK GÜNÜ BÖBREK SAĞLIĞI HERKESE, HER YERDE!
Prof Dr. Taner Çamsarı
DEÜ Nefroloji AD
Türk Nefroloji Derneği İzmir Şubesi Başkanı
Dünya Böbrek Günü, Uluslararası Nefroloji Derneği (ISN) ve Uluslararası Böbrek Vakıfları Federasyonlarının bir ortak girişimi olarak her yıl Mart ayının ikinci Perşembe günü Dünya çapında kutlanmaktadır. Kar amacı gütmeyen kamu yararına çalışan bu kuruluşlar, Türkiyede de yine kamu yararına çalışan ve bu yıl 50. Kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan Türk Nefroloji Derneği ile işbirliği içerisinde bu günü kutlamaktadırlar.
Dünya Böbrek Günü’nün amacı; bütün dünya da böbrek sağlığı ve hastalıkları hakkında bir farkındalık yaratmak ve bu hastalıkların kişi ve toplum sağlığı bakımından önemini kavratmaktır. Ülkemizde ve Dünya da her on erişkinden bir kişide süreğen bir böbrek hastalığı vardır. Tüm dünyada halen 850 milyon kişi herhangi bir derecede böbrek hastasıdır. Böbrek hastalıklarının kişi ve toplum sağlığı için oluşturdukları bu yük giderek artmaktadır.
Yapılan tahminlere göre; 2040 yılının en önemli ölüm nedenleri arasında, beşinci sırada böbrek hastalıkları olacaktır. Sağlık harcamalarının en önemli nedenlerinden birisini bu kalem oluşturmaktadır. Böbrek yetmezliği sağaltımında Hemodiyaliz, Periton Diyalizi ve Böbrek nakli ülkemizde ve diğer batı ülkelerinde tüm sağlık harcamalarının %2-3’ünü oluşturmaktadır. Tüm sağlık harcamalarının %2-3’ ü tüm nüfusun binde 3 ile 5 ine karşılık gelen bir gruba harcanmaktadır.
Böbrek hastalıkları engellenebilir, var olanların da ilerleyip tam böbrek yetmezliği haline dönüşümü geciktirilebilir. Özellikle yüksek riskli toplum kesimlerinde Şeker Hastalığı ve Hipertansiyonu olan lipid metabolizması bozukluğu olan şişman metabolik sendromlu hasta gruplarında basit tanı ve erken dönem tedavileri kişinin yaşamını bir kabus haline getiren bu hastalığı insanlığın da bir baş belası olmaktan çıkarabilir.
Dünya Böbrek Günü’nde her yıl küresel çapta bir ana konu belirlenmekte ve bu ana konuyu vurgulayan sloganlar medya ve sosyal medyada işlenmektedir.
Dünya Böbrek Günü’nün 2020 yılı için belirlediği “Böbrek Sağlığı Herkese, Her Yerde” sloganıyla, vurgulamak istediği temel konular şunlardır:
- 2040 ta dünyadaki en çok öldüren 5. Hastalık böbrek hastalıkları olacaktır.
- Dünyadaki her on kişiden birisi böbrek hastasıdır.
- Kronik böbrek hastalıklarının ortaya çıkışı ve ilerlemesi birincil, ikincil ve üçüncül düzeyde müdahalelerle engellenebilir.
- Bu konudaki en önemli husus; Hastalarda, profesyonellerde ve yöneticilerdeki eğitim ve farkındalık düzeyidir.
- Dünya Böbrek Günü, dünyadaki herkesin bu konuda savunucu, uyarıcı, eğitici olmasını ve farkındalığı artıracak her yöntemi medya, sosyal medya, kişisel çabalar vb. kullanmasını önermektedir.
- Organ bağışının önemi anlatılmalı ve bunun en iyi Böbrek yerine koyma tedavisi seçeneği olduğu vurgulanmalıdır.
- Sağlık otoritelerine toplumun farkındalığını artıracak ve gerekli önlemleri alacak uyarılarda bulunulmalıdır.
- Bugün dünya böbrek günü böbrekleriniz sağlıklı ne mutlu! Böbreklerinizin ne işe yaradığını öğrenin.
TUZ VE SAĞLIĞIMIZ
Sodyum klorür (NaCl) olarak adlandırılan sofra tuzu, saf haldeyken %40 sodyum ve %60 klorür iyonlarından oluşmaktadır. Tuz, yaşamsal önemi ve fizyolojik görevlerinin yanı sıra besinleri pişirme, koyulaştırma, lezzetini arttırma, yapısını ve duyusal özeliklerini geliştirme, koruma ve saklamada görev alır. Besinlerin tuzlanarak saklanması, mikroorganizmaların üremesine ve bozulmaya yol açan, besindeki su aktivitesini azaltarak, besinin uzun süre muhafaza edilmesini sağlar.
Besinlerin çoğunda doğal olarak bulunan sodyum, tuzla işlenmiş besinler, kabartma tozu ve karbonatta da mevcuttur.
Türk Gıda Kodeksi Tuz Tebliği’ne göre tuz, çıkarıldığı kaynağa göre; kaya tuzu, deniz tuzu, göl tuzu ve yer altı kaynak tuzu şeklinde, tüketimine göre ise gıda sanayi tuzu, sofra tuzu, işlenmiş tuz, sofrada öğütme tuz ve iri salamura tuz şeklinde sınıflandırılmaktadır. Ayrıca ülkemizde Tuz Tebliği’nde yer almayan Himalaya tuzu, ve dünyada gurme tuzları, sebzeli tuz karışımları, tütsülenmiş tuz, sarımsaklı tuz, baharatlı tuz gibi 3000’in üzerinde tuz çeşidi kullanılmaktadır
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisine göre tüketilmesi gereken günlük tuz miktarı
5 g (1 silme tatlı kaşığı) ile sınırlandırılmıştır.
Toplumlara göre tuz tüketim miktarı değişmekle birlikte çoğu ülkede günlük tuz tüketimi 9-12 g/gün aralığındadır. Ülkemizde ise tuz tüketimi bu miktarların çok üzerindedir. 2008 yılında Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği tarafından yapılan, 1970 katılımcının dahil edildiği SALTürk çalışmasında ülkemizde tuz tüketimi ortalama 18 g/gün olarak saptanmıştır. SALTürk çalışmasında, tuz tüketimin obez, yaşlı, düşük eğitim düzeyi ve kırsal alanda yaşama ile ilişkili olduğu gösterilmiş ve yine bu çalışmada her 100 mmol/gün tuz tüketimi artışının kan basıncında artışa yol açtığı gösterilmiştir.
Bu çalışmadan sonra tuz tüketimini azaltıcı bir takım önlemler (halk bilinçlendirme toplantıları, ekmekte tuz oranının azaltılması vs.) alınmış ve takiben SALTurk-2 çalışması yapılmıştır. Bu çalışmada tuz tüketimin 14.8 g/güne gerilediği gösterilmiştir.
Aşırı tuz tüketimi yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları başta olmak üzere şişmanlık, şeker hastalığı ve bazı kanser türleri başta olmak üzere önemli halk sağlığı sorunlarına neden olmaktadır.
TUZ TÜKETİMİ:
Türkiye’de tuz aşırı miktarda tüketilmektedir. Bölgelere göre farklılık görülmekle birlikte günlük tüketim genel olarak önerilenin 2.5 - 3.5 katı kadardır. Toplam 5 g tuz 2000 mg sodyum içerir. Son yıllarda ülkemizde ekmek, peynir, salça, zeytin, kırmızı pul biber, işlenmiş et ürünleri (kavurma vb.) bunun gibi besinlerin tuz içeriğinde azalmaya ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır.
*Yediğimiz tuzun büyük bir kısmı satın aldığımız hazır gıdaların içinde gizlidir.
*Gıdaların etiketlerini kontrol edin ve daha az tuz tüketimi için tercihlerinizi değiştirin.
ÖNERİLER:
1. Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Günlük olarak 5 g’ı (1 silme tatlı kaşığı) geçmemeli ve iyotlu tuz kullanılmalıdır
2.Ambalajlı hazır besinlerin besin etiketinde yer alan monosodyum glutamat, sodyum nitrat, sodyum bikarbonat, sodyum sitrat, sodyum askorbat vb. tüm sodyumlu bileşiklerin tüketimine dikkat edilmelidir.
3. Yemek hazırlama, pişirme ve tüketim sırasında ilave edilen tuz miktarı azaltılmalıdır, hatta mümkünse tuz eklenmemelidir. Lezzet destekleyici olarak her yemeğe bir tutam tuz eklenmesinden vazgeçilmelidir.
4. Sofrada yemeklere tuz ilavesi yapılmamalı ve masadan tuzluk kaldırılmalıdır. Tuz yerine sofrada baharat ile tatlandırma tercih edilmelidir.
5. Hazır soslar, atıştırmalık ürünler, tuzlanmış kuruyemişler, turşu ve salamura, balık konserveleri, tuzlanmış, tütsülenmiş ve/veya salamura edilmiş et ve balık ürünleri ile aromalı/aromasız, doğal/doğal olmayan mineralli içecekler yüksek miktarda tuz içermeleri nedeniyle az tüketilmelidir.
6. Turşu, salça, tarhana, kurut, yaprak salamurası vb. yiyeceklerin tuz içeriği fazladır. Bu nedenle daha az tüketilmeli ve hazırlarken yüksek miktarda tuz kullanımından kaçınılmalıdır.
7. Salamura ürünlerin tuz içeriğinin azaltılması için suda yıkama ve bekletme gibi işlemler uygulanabilir.
8. Satın alınan işlenmiş ürünlerin etiket bilgisi mutlaka okunmalı, tuzsuz ya da tuzu azaltılmış ürünler tercih edilmelidir.
9. Ev dışı beslenmede yemeklerin mümkünse az tuzlu veya tuzsuz hazırlanması istenmelidir.
10. Tuz yerine doğal lezzet arttırıcılar (soğan, sarımsak, baharatlar, limon, sirke, biber vb.) kullanılmalıdır.
KAÇINILMASI GEREKEN AŞIRI TUZ İÇEREN BESİNLER
• Hazır soslar (soya, ketçap, barbekü, tartar, salsa, hardal, makarna vb soslar)
• Atıştırmalık ürünler (cips, tahıl bazlı bar, meyve bazlı bar, patlamış mısır gibi)
• Tuzlanmış kuruyemişler (fındık, fıstık, ceviz, badem, leblebi, kavurga, kabak ve ayçiçeği çekirdeği, her türlü çekirdek içi vb.)
• Turşu ve salamura besinler (siyah ve yeşil zeytin, sebze turşuları), balık konserveleri, tuzlanmış ve/veya salamura edilmiş et ve balık ürünleri
• Aromalı/aromasız, doğal/doğal olmayan gazlı/gazsız mineralli içecekler.
• Geleneksel olarak evlerde hazırlanan turşu, salça, tarhana, yaprak salamurası vb. besinler.
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ BESLENME VE DİYET BÖLÜMÜ
HASTANEMİZDE CORONA VİRÜS VAKASI GÖRÜLDÜĞÜ İDDİALARI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI
Yeni koronavirus hastalığı (KOVİD-2019) salgını tüm dünyayı etkileyerek sürmektedir. Hastalığın başladığı Çin’de günlük yeni vaka sayısında ciddi anlamda düşüş yaşanmaya başlanmıştır. Ancak geçtiğimiz hafta Güney Kore, İran ve İtalya’da vaka sayılarında artış gözlenmiş, İtalya kaynaklı vakalar Avrupa, Orta ve Güney Amerika, İran’dan Ortadoğu bölgesine yayılmıştır. Almanya, İngiltere, Irak ta da artış görülmektedir. Sağlık Bakanlığı açıklamasına göre bugüne kadar 940 kişiye test yapılmış bugüne kadar test sonuçları negatif bulunduğu bildirilmiştir.
Geçtiğimiz hafta hastanemiz Acil Servis birimine son 14 gün içinde Almanya ve Tayland’dan gelen iki kuşkulu hasta yatırılarak önceden belirlenmiş olan izole odalarda izlenmiş, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla Ankara’ya gönderilen numunelerin negatif olarak sonuçlandığı bildirilmiştir. Hastanemizde yapılan testlerinde hastalardan birisinde mevsimsel influenza saptanmıştır.
Hastanemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün Küresel Acil Durum ilan ettiği 30 Ocak 2020’den bu yana “Sağlık Bakanlığı Koronavirus Hastalığı-2019 Rehberi” doğrultusunda hazırlıklar yapılmış, öksüren hastalara maske takılması, son 14 gün içinde seyahat etme öyküsü sorgulanması, kuşkulu olguların belirlenen izole odaklarda değerlendirilerek gerekli işlemlerin yapılması planlanmıştır. Hastanede Çocuk ve Erişkin acil servisleri başta olmak üzere Enfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından eğitimler verilmiş, olgu izlem algoritması tanıtılmıştır. Bilgilendirme toplantıları sürmektedir.
Enfeksiyondan korunmak için gereken önlemler Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu önerileri doğrultusunda belirlenmiştir ve düzenli olarak paylaşılmaktadır. Başta İran, İtalya, Irak, Güney Kore ve Çin olmak üzere hastalığın yaygın olarak görüldüğü ülkelerden gelenlerin 14 gün boyunca evde kalmaları, kalabalıklara girmemeleri, solunum yolu enfeksiyonu bulguları varsa tıbbı cerrahi maske takarak hastaneye başvurmaları önerilmektedir. Öksürüp aksırırken ağız ve burun dirsek iç yüzü ile kapatılarak virüsü yayan damlacıkların ortaya saçılması engellenmelidir. Hasta olanlardan uzak durulmalıdır. Ülkemizde hasta olmayan kişilerin maske takmasını gerektiren bir durum yoktur. Ellerin kirlendiğinde su ve sabunla 20 saniye yıkanması en önemli enfeksiyon korunma yöntemidir. Sabun olmadığında eller alkol içeren el dezenfektanı ile ovulmalıdır. Kirli ellerle ağız, burun ve göze dokunulmamalıdır. N95 denilen özellikli maskeler halkın kullanımı için değildir. Hastaya aerosol oluşturan belli işlemler uygulanırken sağlık personelinin kullanımı amacıyla üretilmiştir.
Dengeli beslenme, düzenli uyku, düzenli egzersiz bağışıklık sistemini güçlendiren en temel alışkanlıklardır. Konuyla ilgili Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü, enfeksiyon hastalıkları uzmanlık derneklerinin açıklama ve bilgilendirmeleri izlenmeli, bunun dışında asılsız bilgilere itibar edilmemelidir. Dünyada 50’den fazla ülkede bildirilmiş olan bu hastalığın ülkemize de gelmesi beklenmektedir. Buna nedenle önlemlere uyulması son derece önemlidir.
BAŞHEKİM VEKİLİ
PROF. DR. SEMİH KÜÇÜKGÜÇLÜ
Yeşilay Haftası
Yeşilay haftası dolayısıyla açıklama yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, tütün kullanımının bir hastalık olduğunu ve hekim eşliğinde tedavi edilmesi gerektiğini belirterek; “Halk arasında sigarayı bırakmanın irade ile ilgili olduğuna dair yanlış bir bilgi var, nikotin bağımlılığı irade ile kontrol edilebilen bir şey değil. Nasıl ki tansiyonu yüksek bir kişi iradesi ile 22 olan tansiyonunu 12’ye düşüremez ya da şeker hastası olan bir kişi 400 olan şekerini 90’a düşüremez; nikotin bağımlıları da, sigarayı bırakırken ortaya çıkan bir takım vücut tepkileri var, bu tepkileri irade ile kontrol etmek her zaman mümkün değil” dedi. Sigarayı bırakmak isteyenlere yönelik tavsiyeler veren Oğuz Kılınç, bu amaçla pazarlanan bilimsel olmayan yöntemler konusunda da önemli uyarılarda bulundu.
“İnternet ya da televizyon kanallarında sigarayı bıraktırdığı söylenen bir takım bitkiler ve akupunktur, hipnoz, biorezonans, moraterapi gibi ticari yöntemlerin bilimselliği yoktur. Tedavide uygun sonucu elde edebilmek için vatandaşların devletin kurumlarına, üniversitelerine, Alo 171 hattına kayıtlı sigara bıraktırma polikliniklerine başvurmaları daha doğru olacaktır” dedi.
Dokuz Eylül Üniversitesi hastanesinde Göğüs hastalıkları ve Aile Hekimliği Anabilim Dalları’nda sigara bırakma tedavilerinin uygulandığını belirten Kılınç; “İki polikliniğimizde de sağlık bakanlığı tarafından ruhsatlanmış, akredite edilmiş ve bilimselliği kanıtlanmış yöntemleri uyguluyoruz. Başvuran hastalarımıza önce bir bilgilendirme toplantısı yapıyoruz, ayda bir yapılan bu bilgilendirme toplantısından sonra kişilerin özelliklerine göre tedaviler planlıyoruz. Çünkü her sigara içen birbirinden ayrı, terzi işi bir tedavi planlıyoruz. Bu tedaviler başladıktan sonra da hastalarımızı takibe alıyoruz, ilk bir ay içinde iki kez olmak kaydıyla işler yolunda gidiyorsa ayda bir kez görerek 1 yıla kadar hastalarımızı takip ediyoruz, bu konuda destek oluyoruz” dedi.
Yardım almadan bırakmayı deneyenler çok ciddi zorluklar çekiyor
Mutlaka bir hekimden yardım alınması gerektiğini vurgulayan Kılınç, sözlerine şöyle devam etti: “Kendi kendine sigarayı bırakmayı denemek, anestezisiz diş çektirmek gibidir. Çok acı çekersiniz. Kendi kendine bırakmaya çalışanlar çok ciddi zorluklarla karşılaşabiliyorlar, bu da bu işi denemekten onları alıkoyuyor. “Ben denedim çok kilo aldım -Denedim çok gergin oldum -Sosyal ilişkilerim bozuldu-Ağzımda yaralar çıktı-Kabız oldum” gibi bir takım sıkıntılar nedeniyle bırakmayı denemekten vazgeçiyorlar. Hâlbuki bunları yaşamalarına gerek yok. Bunlar eğitimli hekimler tarafından, uygun tedavi ile ciddi yan etki yaşamadan kontrol edebildiğimiz süreçler. Biz sigaradan kurtulma sürecini kolaylaştırabiliyoruz. Bireysel çaba ile sigara bağımlılığından kurtulma oranları %3- %5 iken, bizim yöntemlerimizle sigaradan kurtulma oranları %50-60’a çıkıyor. Çok ciddi bir fark var.”
Günde 1 tane bile ölümcül
Kılınç; “Sigara içen kişiler hasta olmadan bundan kurtulmaları gerekiyor. Çünkü içmeye başladıkları andan itibaren hücresel düzeyde zararlanma başlıyor. Şöyle bir örnek vereyim. Düzenli olarak günde 1 sigara içen tek bir sigara içen insanda erkek cinsiyette kalp akciğer yaşı ana yaşının 28 yıl önüne geçiyor. Kadın cinsiyette ise bu 23 yıl. Yani bu ne demek? 30 yaşında sigara içen bir insansa herhangi bir şikâyet hissetmese de herhangi bir hastalık teşhisi konmasa da, bu insan yaşamından erkekse 28, kadınsa da 23 yıl kaybetmiş olduğundan, kalp akciğer yaşı erkekse 58 kadınsa 53 oluyor. İyi haber; sigaradan kurtulduktan 20 dk sonra kaybedilen yıllar geri kazanılmaya başlanıyor. Sigaradan kurtulmak istemeden önce bu kişiler bunu keyif davranışı, stresini yönetebilmek için bir araç, kilo alımını kontrol ettikleri bir tedavi gibi de algılayabiliyorlar. Hâlbuki, yaptıkları davranış çok ciddi bir risk faktörü. Sigara içen kişilerin sağlık risklerinin, içmeyen kişilere göre çok daha fazla olduğunu biliyoruz. Mesela kalp krizi geçirme riski 10 kat daha fazla kanser riski 30 kat daha fazla, KOAH dediğimiz nefes darlığı ile giden hastalığın riski 15 kat daha fazla. Ama sigaradan kurtulduktan 20 dakika sonra bu riskler azalmaya başlıyor. Dolayısıyla yaptıkları davranışın keyif değil risk davranışı olduğunu bilip ona uygun şekilde davranırlarsa hekimin yardımıyla da tedavi ve diğer önerileriyle de bu risk maddesinden arınıp sağlıklı bir yaşama merhaba diyebilirler. Hastalık oluşmadan bunu terk ederlerse bundan kurtulurlarsa bizlerin yardımıyla bu kaybedilmiş olan yılların tümü 20 dakikadan itibaren geri kazanılmaya başlıyor. “İçiyorum ama zarar vermeyecek şekilde içiyorum-Dudak tiryakisiyim-İçime çekmiyorum-Dedem 80 yaşına kadar içti bir şey olmadı- benim tek kötü alışkanlığım bu-spor yaparak sağlıklı beslenerek bunun zararlarını ortadan kaldırıyorum” gibi bazı inanışlar var. Bu inanışların doğru olmadığını biliyoruz. Sigaranın zararlarından korunmak için tek bir yol var; sigarayı terk etmek, ondan kurtulmak, vücuda zehri almamak. Vücuda zehri aldıktan sonra bu zehrin etki etmesini engelleyecek hiçbir yöntem söz konusu değil. Onun için içenlere ben hastalıklarının farkına varmalarını ve tedavisi mümkün olan bu hastalık durumunu tedavi ettirmek için bizim polikliniklerimize ya da alo 171 de kayıtlı olan polikliniklere başvurmalarını öneriyorum” şeklinde konuştu.
DEÜ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KORONA VİRÜS TOPLANTISI KARARLARI
Hemodiyaliz Resertifikasyon sınavı ve Periton Diyalizi Resertifikasyon Sınavı
Nefroloji Bilim Dalı Hemodiyaliz Resertifikasyon Sınavı 22 OCAK 2020 tarihinde Saat: 10:00 Hemodiyaliz Merkezi Seminer Salonunda yapılacaktır.
Periton Diyalizi Resertifikasyon Sınavı 22 OCAK 2020 Saat :11:00 Hemodiyaliz Merkezi Seminer Salonunda yapılacaktır.
Diyaliz Eğitim Resertifikasyon Sınavına katılacak personel listesi aşağıdaki gibidir.
Dünya Anestezi Günü
İlk modern anestezi uygulamasının yapıldığı 16 Ekim 1846 “Dünya Anestezi Günü” olarak kabul edilmiştir. Aradan geçen 172 yılda anestezi uygulamaları için yan etkileri en az, uygulanmaları daha kolay olan ve antagonistleri bulunan modern anestezi ilaçları kullanılmaktadır. Ayrıca başlangıçta basit araç ve gereçlerle uygulanan anestezi; günümüzde teknolojideki gelişmelere parelel olarak modern anestezi cihaz ve monitörlerinin kullanıldığı bir “çalışma istasyonu” na dönüşmüştür.
Latince kökenli”an” ( olumsuzluk ifadesi) ve “estezi” (hissizlik) kelimelerinden oluşan anestezi herhangi bir cerrahi yada invaziv girişim esnasında hastaların geri döndürülebilir bir şekilde “bilinçsizlik, ağrısızlık ve reflekslerin olmaması” olarak tanımlanır. Anestezi doktorluğu 6 yıl Tıp Fakültesi ve 5 yıllık bir uzmanlık eğitimi sonrasında elde edilen tıbbi bir bölümdür. Anestezi uzmanları çoğunlukla ameliyatanelerde hastalara hizmet verirken son zamanlarda ameliyatane dışı girişimlerde ör: endoskopik girişimler, MR çekimleri, kalp kapak ameliyatları, psikiyatrik hastalıkların tedavisi gibi, girişimlerde de hizmet vermektedir. Ayrıca anestezi bölümlerinde “ yoğun bakım” ve “ağrı” yandal uzmanlıkları bulunmaktadır.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD, üniversitemizin ilk kuruluş yılı olan 1978 yılından beri uzmanlık eğitimi vermekte ve hastanemizdeki anestezi uygulamalarını gerçekleştirmektedir. Prof. Dr. Emel Sağıroğlu tarafından kurulan Anestezi bölümü kurulduğu yıllardan günümüze kadar hasta ve çalışan güvenliğini ön planda tutmayı, ayrıca çevre kirliliğini önlemeyi hedefleyen uygulamalarıyla hastalarımızın sağlığına kavuşmasını kendisine misyon edinmiştir. Anestezi bölümünde ameliyatane ve ameliyatane dışı anestezi uygulamaları, yoğun bakım ve ağrı ünitesi tedavileri yanında poliklinik hizmeti verilmektedir. Ameliyat yada herhangi bir invaziv girişim geçirmesi planlanan hastalar öncelikle anestezi polikliniğinde muayene edilir. Kendilerinden geçirecekleri girişime uygun olan laboratuvar tetkikleri, gerekliyse başka bölümlerden (ör: kardiyoloji) görüşleri alındıktan sonra hastalara uygulanması planlanan anestezi yöntemleri (ör: genel, bölgesel, lokal, sedo- analjezi) hakkında bilgilendirilir ve kendilerinden “ bilgilendirilmiş onam” alınır. Planlanan tarihte 6-8 saatlik bir açlık süresi sonrasında ilgili yerlerde gerekli anestezi yöntemi anestezi doktoru tarafından uygulanır. İşlem öncesi, işlem sırası ve sonrasında sürecin hatırlanmaması, ağrı duyulmaması gibi istekler anestezi doktorunun sorumluluğundadır. Bir girişim esnasında operatör, anestezi doktoru, hemşire ve yardımcı sağlık personelleri bir ekip çalışması ile hastaların sağlıklarına kavuşmasını hedeflemektedir. Bu ekip çalışması içerisinde anestezi doktorlarının en önemli yardımcıları anestezi teknikerleridir.
İyi anestezi uygulaması beklentisi olan hastalarımızın girişimler öncesi anestezi doktorunu tanıması ve hatta seçmesi en doğal hakkıdır.
16 Ekim Dünya Anestezi Günü dolayısıyla tüm meslektaşlarımın gününü en içten duygularımla kutlarken, girişim geçiren yada geçirecek olan tüm hastalarımıza geçmiş olsun dileğimi iletirim.
Saygılarımla
OSTEOARTRİT (EKLEM KİREÇLENMESİ)
OSTEOARTRİT (EKLEM KİREÇLENMESİ)
Osteoartrit (OA) sıklıkla yaşlılarda görülen, yavaş seyirli, tek bir eklemi tutulum gösteren veya birçok eklemde tutulum gösterebilen, özellikle yük taşıyan sinoviyal eklemlerde ilerleyici olarak ortaya çıkan, eklem kıkırdağı ile eklem kıkrıdağı altındaki kemikte yapım ve yıkım olayları arasındaki dengenin bozulması sonucu gelişen dinamik bir hastalık sürecidir. Eklem kıkırdağında yumuşama ve kıkırdak dokunun birbirine tutunumunun bozulması, eklem kıkırdağı altındaki kemikte artmış yeni kemik oluşumu ve yeni oluşan kan damarları ile damarlanmanın artışı, eklem kenarındaki kıkırdak ve kemikte büyüme gibi reaktif olaylar ve eklem kapsülünde sertleşme ile karakterize kronik, dejeneratif bir hastalıktır.
Osteoartrit tüm dünyada en sık görülen ve fiziksel bozukluğa yol açan eklem sorunudur. Tüm ırkları ve her iki cinsiyeti etkiler. Geriatrik hastalarda kas iskelet sistemi kaynaklı özürlülük ve ağrının en sık nedenidir. Hastalığın yaygınlığı ve hastalığın ciddiyeti yaşla birlikte artar, yaşa göre kadın erkek oranı farklılık gösterir. Elli yaş öncesi erkeklerde daha fazla görülürken, 50 yaş sonrası kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülür. 55 yaşın üzerindeki kişilerin %80’inden fazlasında osteoartrite ait radyografik bulgular saptanır. Osteoartritten etkilenen bireylerin %20 kadarı ise belirgin şekilde özürlüdür.
Osteoartritli yaşlılarda yaşam kalitesi oldukça düşüktür. Dünya sağlık örgütüne göre dünyada ömrün uzamasına bağlı olarak OA görülme oranı gelecek yıllarda daha fazla artış gösterecektir. OA en sık kalça, diz, el, omurga ve ayak bileği gibi yük binen eklemlerde görülmekle beraber bütün sinoviyal eklemleri tutabilir.
Klinik olarak Osteoartrit başlangıçta yavaş ve sinsi seyirlidir. Çoğu kez patolojik ve radyolojik osteoartrit özellikleri gösteren birçok eklemde hiçbir klinik yakınma olmayabilir. Bu yüzden hasta, hastalığın ne zaman başladığını belirleyemez. Hastalık semptom vermeye başladığında gözlenen yakınmalar ağrı, tutukluk, hareket kısıtlılığı şeklinde olabilir. Bu tür semptomlar kişiler tarafından hissedilmeye başladığı zaman teşhis ve tedavi için Ortopedi ve Fizik Tedavi kliniklerine başvurulması gerekmektedir.
KURULTAYA DAVET
KURULTAYA DAVET
Türk Tıp Dünyası Kurultayının altıncısını 29-31 Ekim 2019 tarihleri arasında İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde ve Bakanlığımız ev sahipliğinde gerçekleştiriyoruz.
Ana teması “Biyoteknoloji” olarak belirlenen kurultayımıza katılımlarınız bizleri onurlandıracaktır.
Biyoteknoloji terimi günümüzde "Bilgi birikimi, ürün ve hizmet üretimi amacıyla canlı ya da cansız organizmaların değiştirilmesi için bilim ve teknolojinin canlı organizma, parça, ürün ve modellere uygulanması" işlemlerinin tamamını ifade etmek içim kullanılmaktadır. Birçok alanda olduğu gibi biyoteknolojideki gelişimin yönünü insanın değişimi belirlemektedir. İnsanların yaşam tercihlerinin ve alışkanlıklarının değişmesi, yaşam sürelerinin uzaması, bağışıklık düzeylerinin değişmesi ve çevresel etkenler özellikle sağlık biyoteknolojisinin sürekli bir değişim ve yenilik içerisinde bulunmasını gerektirmektedir.
Sağlık alanındaki gelişmelerin neticesi ile yaşam süresi uzamakta, erken ölümlerin önüne geçilebilmektedir. Dolayısıyla nüfusun artış eğilimi ile sağlık hizmetlerinde oluşan ihtiyacın hızlı giderilmesi, biyoteknoloji alanındaki yatırımların artırılması ve bunların sonucu olarak ürüne dönüşebilen Ar-Ge çalışmalarının gerçekleşmesi ile olacaktır. Bu nedenle gelişmiş ve gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de biyoteknoloji alanında yapılan Ar-Ge çalışmalarına ayrılan bütçeler her sene artmaktadır. Türkiye’de 2017 yılında GSYİH’nin yaklaşık %1’i Ar-Ge harcamalarına ayrılmıştır.
Türkiye, 2000’li yıllardan itibaren sağlıkta dönüşüm hamlesi ile başlattığı reform çalışmaları ile sağlık uygulamaları vizyonunu genişletmiş ve küresel alanda söz sahibi olan bir ülke konumuna gelmek için önemli atılımlar gerçekleştirmiştir. Gerek kamuda, gerekse özel sektörde bulunan araştırma altyapılarının faaliyet alanları ve yürütülmekte olan çalışmalar, dünyada sağlık biyoteknolojisinde izlenen yol ve yaklaşımlarla büyük oranda paralellik göstermektedir.
6. Türk Tıp Dünyası Kurultayında odak noktaları olarak;
• Metabolik Hastalıklar,
• Kişiselleştirilmiş Tıp,
• İlaç Geliştirme,
• Aşı Geliştirme,
belirlenmiştir.
Kurultaya, ülkemizden ve yurt dışından katılacak olan akademisyenler, biyoteknoloji alanındaki gelişmeleri ve akademik çalışmaları paylaşacak ve karşılıklı görüş alış-veriş imkanı bulacaklardır. Bundan önceki beş kurultay gibi bu seneki kurultayın da çok faydalı olacağına inanmaktayım. 6. Türk Tıp Dünyası Kurultayına kıymetli katkılarınız ile katılmaya davet eder, saygılarımı sunarım.
Dr. Fahrettin KOCA
T.C. Sağlık Bakanı
Kurultay Onursal Başkanı
Dünya Üroloji Haftası
Ürolojik rahatsızlıklar konusunda hem farkındalık yaratma hem de toplum bilincini oluşturma amacını taşıyarak tüm Dünya’da eylül ayının son haftası üroloji haftası olarak kutlanır.
Üroloji bölümü hastalarının büyük çoğunluğunu ileri yaş erkek hastalar oluşturmakla birlikte, yanlış bilinenin aksine gerek erkek gerekse kadın cinsiyette doğum öncesi dönemde dâhil olmak üzere tüm yaş gruplarından hastalar üroloji bölümünün ilgi alanına girmektedir.
Dünya nüfusunun giderek yaşlandığı göz önüne alındığında ürolojik hasta populasyonunun da artması beklenmektedir. Pek çok hastalıkta olduğu gibi özellikle prostat, böbrek, mesane ve testis gibi ürolojik kanserlerde erken tanı tedavi şansını oldukça önemli oranda artırmaktadır. Bu tür hastalıkların erken aşamasında herhangi bir belirti ve semptom olmayabilir. Bu nedenle herhangi bir yakınma olmasa bile belirli yaşlardan sonra yıllık rutin ürolojik kontrol erken tanı açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle ileri yaş erkeklerde akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülen prostat kanseri açısından rutin kontrol yapılmalıdır. Ailesinde prostat kanseri olanlar kırklı yaşlardan sonra, ailesinde kanser olmayan erkeklerde ise elli yaşından sonra rutin kontrol oldukça önem taşımaktadır. Ayrıca idrarda kanama, ağrı ve zorlanma gibi şikâyetlerin varlığında zaman kaybetmeden doktora başvurmak erken tanı açısından önemli olan diğer bir unsurdur.
Prof. Dr. Ömer Demir
Üroloji Anabilim Dalı
30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlaması
DEÜ HASTANESİNDE GÖREV DEĞİŞİKLİKLERİ
DEÜ Hastanesi üst yönetiminde görev değişikliği gerçekleştirildi.
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat CELİLOĞLUNUN vekâletinde olan Başhekimlik makamına Başhekim Yardımcılarımızdan Prof. Dr. Semih KÜÇÜKGÜÇLÜ Başhekim V. olarak görevlendirildi.
Hemşirelik hizmetlerinde yapılan görev değişikliğinde ise DEÜ Hastanesi hemşirelerinden Emre YILDIZ Hemşirelik Hizmetleri Müdürlüğüne, Aylin ÇANDARLI, Melike DURAN ve Özlem AKIN Hemşirelik Hizmetleri Müdür Yardımcılığı görevine getirilmiştir.
Başhekimlik binasında yapılan görev teslim törenine, hastane üst yönetiminden Başhekim V. Prof. Dr. Semih KÜÇÜKGÜÇLÜ, Başhekim Yardımcıları Prof. Dr. Figen COŞKUN ve Doç. Dr. Serdar BAYRAK; Genel Sekreter Yardımcısı ve Hastane Başmüdürü Dr. Yunus Emre DİNÇASLAN’nın katılımının yanı sıra, hastanemizde görev yapmakta olan Hemşirelik Hizmetleri müdür ve müdür yardımcıları, hemşireler ve personeller de katılım sağladı.
HASTANEMİZDE DİJİTAL BİLGİ ALMA ZAMANI
Hastanemizin bir çok yerinde kullanılması planlanan ‘’KİOKS’’ cihazları, hasta ve yakınlarının bilgi alma ve sonuç takip etme isteklerini karşılamak için kuruldu.
Erişkin ve Çocuk Acil Servislerimiz, Poliklinikler, Laboratuvar gibi sonuç ve bilgi almaya yönelik alanlara yerleştirilen Kioks cihazları hasta ve hasta yakınlarının kullanımına sunuldu.
Kan sonuçlarını görme, randevu sırası alma gibi kolaylaştırıcı hizmetler sunması için planlanan Kioks cihazlarının, hasta bilgi alma sistemini kolaylaştırması ve hizmet kalitesini artırması beklenmektedir.
Kurban Bayramınız Kutlu Olsun
S
Minik Ellerden ŞİDDETE HAYIR!
Kütahya – Ümran Aygen İ.Ö.O ‘unda görev yapan müzik öğretmeni Özlem OYMAN ÖZORAK, yakınlarının DEÜ Hastanesi Acil Servis biriminde tedavi gördüğü sırada, servis içerisindeki ‘’Sağlıkta Şiddete Hayır’’ posterlerinin dikkatini çektiğini ve fedakârca çalışan sağlık çalışanlarına karşı yaşanan şiddet olaylarına üzüntü duyduğunu dile getirdi.
Konu ile ilgili farkındalık yaratmak ve ayrıca memnuniyetini de dile getirmek adına, Özlem Öğretmen görev yerine döndükten sonra 2. sınıf ilköğretim öğrencileri ile bir çalışma yaparak bir tablo yaratmışlar.
Bu minik kalplerden gelen tablo ile ilgili, Başhekim Yardımcımız ve Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanımız Prof. Dr. Figen COŞKUN ‘’Bizim için paha biçilemez değerde olan bu tabloyu, öğrencileri adına bizlere takdim eden sevgili öğretmenimiz Özlem
OYMAN ÖZORAK’a sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kütahya’da küçücük kalplerden gelen bu sevgi dolu tablo hepimizin içini ısıttı. Sevgili Özlem öğretmen ve tüm duyarlı öğretmenlerimize hitaben ‘Yetiştirdiğiniz yeni nesillerin sadece sağlık çalışanlarına değil her türlü şiddete HAYIR diyeceğine eminiz’’ diyerek duygularını paylaştı.
Uzm. Diyetisten Ferya BERTAN’ın İsmi Ölümsüzleştirildi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanemizde Uzman Diyetisyen olarak görev yapan ve geçtiğimiz aylarda elim bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybederek aramızdan ayrılan Uzm. Diyetisyen Ferya BERTAN’ın ismi,
DEÜ Hastanesi Diyet Polikliniğine verildi.
Uzm. Diyetisyen Ferya BERTAN’ın isminin verildiği poliklinik DEÜ Hastanesi üst yönetiminden Genel Sekreter Yardımcısı ve Hastane Başmüdürü Dr. Yunus Emre DİNÇASLAN’ın, Hastane müdürlerinin,
Birim amirlerinin, Merhume Ferya BERTAN’ın yakınlarının ve çalışma arkadaşlarının katıldığı bir organizasyon ile kullanıma açıldı.
Duygusal anların yaşandığı poliklinik açılışında ailesinin ve çalışma arkadaşlarının Ferya BERTAN ile olan hatıraları konuşularak anıldı.
Merhume Ferya BERTAN için, hastane yönetimi, akrabaları ve çalışma arkadaşları ile dua edilerek, isminin polikliniğimizde daimi olarak kalacağı belirtildi.
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’na Akreditasyon Belgesi
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı olarak 2018 yılı sonunda uzmanlık eğitimi akreditasyonu için başvuruda bulunmuştur. Bu süreçte anabilim dalımızın tüm eğitim ve bilimsel faaliyetlerini içeren kapsamlı bir rapor hazırlanmıştır. 9 Ocak 2019’da Türkiye Fiziksel Tıp Rehabilitasyon Yeterlilik Kurulu başkanı Prof. Dr. Dilşad Sindel, Türkiye Fiziksel Tıp Rehabilitasyon Derneği başkanı Prof.Dr. Ayşegül Ketenci, Yeterlilk Kurulu komisyon üyesi Prof. Dr.Birkan Sonel Tur ve Türk Tabipleri Birliği Temsilcisi olarak da Prof. Dr. Oya İtil ‘den oluşan akreditasyon kurulu tarafından anabilim dalımız ziyaret edilmiştir. Tüm uzmanlık öğrencileri ve öğretim üyeleri ile ayrı ayrı görüşmeler yapılmış ve anabilim dalımızın tüm üniteleri yerinde değerlendirilmiştir. Akreditasyon kurulu bu süreçte ayrıca Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Celiloğlu ile de görüşerek akreditasyon süreci ile ilgili geri bildirimde bulunmuştur. Başarılı geçen bu ziyaret sonrasında anabilim dalımız uzmanlık eğitimi 10 yıl süre ile akredite olmuştur.
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Hakkında
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı 1980 yılında Prof. Dr. Mete Alpbaz ve Prof. Dr. Sema Öncel tarafından kurulmuştur. Bölgesel ağrılar ve tedavileri, osteoporoz, ortopedik rehabilitasyon, nörolojik rehabilitasyon, pediatrik rehabilitasyon, spinal kord yaralanmaları, lenfödem, romatolojik hastalıklar dahil olmak üzere alanında deneyimli bir kadroya sahip olan anabilim dalımız bünyesinde tanısal olarak elektromyografi ve kas-iskelet ultrasonografisi birimi de bulunmaktadır. Otuz üç yataklı servisimizde ve yeni açılan ayaktan hasta tedavi birimlerimizde hizmet verilmektedir. Anabilim dalımız kadrosu şu anda on öğretim üyesi, bir uzman ve 9 araştırma görevlisinden oluşmaktadır.
Uzmanlık eğitimi süresince, kas-iskelet sistemi problemleri, nörolojik hastalıklar, amputasyonlar, pelvik organ fonksiyon bozuklukları, kardiyopulmoner yetmezlik, kronik ağrı ve kansere bağlı özürlülük gibi akut ve kronik problemlere bütünsel olarak yaklaşabilen; tüm yaş gruplarında özürlülüğe yol açan tıbbi durumların ve bunlara bağlı olarak oluşan hastalık halinin önlenmesi, teşhisi, tedavisi ve rehabilitasyonunda yetkin uzman hekimler yetiştirilmektedir.
Prof. Dr. Özlem El
D.E.Ü Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı
Çevre Ve Temizlik Konusuna Farkındalık Hareketi
DEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi yönetimi, çevre ve temizlik konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla personel ve öğrencilerle birlikte etkinlik düzenledi.
Bu etkinliğe DEÜ Hastane Başhekim V. ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Celiloğlu, Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Figen Coşkun ve Prof. Dr. Semih Küçükgüçlü, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Sefa Kurt ve
Doç. Dr. Başak Baykara, Genel Sekreter Yardımcısı ve Hastane Başmüdürü Dr. Yunus Emre DİNÇASLAN ve Hastane Müdürleri katıldı.
Çevre ve temizlik konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen etkinlik kapsamında, hastane bahçesinde bulunan çöpler toplandı.
Renkli görüntülerin yaşandığı etkinlikte, Hastane Yöneticileri ve Müdürleri herkesi temizlik konusunda duyarlı olmaya davet etti.
PSİKİYATRİ SERVİSİNDE EL EMEĞİ GÖZ NURU ESERLERE YOĞUN İLGİ
Balçova Halk Eğitim Merkezi’nin, DEÜ Psikiyatri Servisi içerisinde açmış olduğu kursların, yıl sonu sergisine bu sene de ilgi büyüktü. Her yıl sonunda düzenlenen bu etkinlik kapsamında; hastaların terapi amaçlı yaptıkları el sanatları eserlerinin tanıtıldığı açılış kokteyli yoğun ilgi gördü.
DEÜ Psikiyatri Servisi uğraş odasında düzenlenen sergi açılışına Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Semih Küçükgüçlü, Psikiyatri A.B.D Başkanı Prof. Dr. Beyazıt Yemez, Psikiyatri A.B.D Öğretim Üyeleri, Hastane Yönetici ve Müdürleri ve çok sayıda davetli katıldı.
Açılışta konuşma yapan eğitimci Eda Öztutucu ve Adile Atav, hastalar tarafından üretilen ahşap boyama ve takı tasarım gibi el sanatlarının sergilendiği ürünlerin satışıyla elde edilen gelirlerin, kursiyerlere katkı sağladığını ifade etti. Serginin 3 gün boyunca açık kalacağı kaydedildi.
İLKLERİN ÜNİVERSİTESİ DEÜ’DEN BİR İLK DAHA ‘’CAN KURTARAN HORTUMU’’
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi personel, hasta ve hasta yakınlarının can güvenliğinin önemine dikkat çekerek güvenliği üst seviyede tutmaya devam ediyor.
Türkiye’de öncü üniversite kimliğini koruyarak taşımaya devam eden DEÜ, Sağlık Kampüsü içerisinde bulunan ‘’Onkoloji Hastanesi’’ ne yapımı planlanan ‘’Can Kurtaran Hortumunun’’ tanıtımını gerçekleştirdi.
Hastane bünyesinde bulunan ‘’HAP Koordinasyonu(Hastane Afet Planlama) ve Sivil Savunma’’ görevlileri ile birlikte hastane yönetimininde katılım sağladığı tanıtım etkinliği, çevrede bulunan hasta ve yakınları tarafındanda ilgi ile karşılandı.
‘’Can Kurtaran Hortumu’’ 112.5 Metre yüksekliğe kadar kurulabilen bir sistem olması ile birlikte 15 Metre yükseklikte 10 dk içerisinde yaklaşık 150 kişi tahliye edebilecek kapasitede.
Yangın, patlama vb. durumlarda 2000 derece ısıya kadar dayanabilen ‘’Can Kurtaran Hortumu’’ ışık ve hava alan yapısı ile kapalı alan problemi olan kişiler içinde kullanıma uygun hale geliyor.
10 Kg altı bebeklerin ebeveynleri ile kullanımı uygun olan sistemin yaş, kilo ve engelli birey kısıtlaması bulunmuyor.
Hastaları yatakları ile birlikte tahliye edebilecek sistemde entegre edilebilen ‘’Can Kurtaran Hortumu’’ Türkiye’de üniversite olarak ilk defa Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde kullanılacak.
Dünya Çevre Günü
Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında; DEÜ Bioİzmir Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde fidan dikim etkinliği düzenlendi. Düzenlenen etkinliğe DEÜ Hastanesi Başhekimliği, Bioİzmir Müdürlüğü ve DEÜ Personelleri katılım gösterdi
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA LÖSEMİ
Prof. Dr. Hale Ören
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Hematoloji BD, İzmir
Çocukluk çağı kanserleri görülme sıklığı açısından değerlendirildiğinde ilk sırada lösemiler yer alır (%30-%40). Erişkinlerden farklı olarak çocukluk çağında lösemilerin büyük çoğunluğu akut lösemidir; akut lenfoblastik lösemi (ALL) daha sık gözlenir. Yıllık insidans 100,000’de 3-4 olarak bildirilmektedir. ALL görülme sıklığı özellikle 2-5 yaş arasında artış göstermektedir. ALL erkeklerde kızlara göre daha fazla saptanır. Çocuk ve ergenlerde akut miyeloid lösemi (AML) lösemilerin %20’sini oluşturur. İnsidansı her yıl milyonda 5-7’dir. İlk iki yaş insidansın en yüksek olduğu yaştır (milyonda 11). Ergenlik döneminde sıklık yeniden artış gösterir (milyonda 9). Kız ve erkeklerde eşit oranlarda izlenir.
Çocukların çoğunda lösemi gelişimini açıklayabilecek bir risk faktörü yoktur. Ancak bazı olgularda kalıtsal ve kazanılmış predispozan risk faktörleri saptanabilir. Prenatal dönemde alkol, pestisidler, topoizomeraz II inhibitör içeren yiyecekler ve viral enfeksiyonlara maruziyet lösemiye yol açabilir. Çeşitli kromozom anomalileri lösemiye yatkınlık yaratır. En sık Down sendromu AML’ye transforme olur. Kazanılmış risk faktörleri arasında iyonize radyasyon, bazı ilaçlar, petrol ürünleri, benzen gibi organik maddeler, herbisid ve pestisidler sayılabilir. Lösemi gelişimi için günümüzde “iki vuruş” modeli daha çok kabul görmektedir; önce birinci, sonra ikinci etkenin genetik instabiliteye neden olduğu ve sonuçta lösemiyi başlatan hücrelerin ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Akut löseminin başlangıç bulguları kısa sürelidir ve farklılıklar gösterebilir. Hastalar sıklıkla iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, irritabilite, intermitant ateş, kemik ağrısı ve solukluk nedeniyle getirilir. Hastalık ilerledikçe kemik iliği yetmezlik bulguları ve kemik ağrıları belirgin hale gelir. Organ infiltrasyonu nedeniyle lenfadenopati, hepatosplenomegali, testislerde büyüme, solunum sıkıntısı ve santral sinir sistemi bulguları gelişir.
Fizik muayenede solukluk, halsizlik, purpura, peteşiler, mukoz membran kanamaları, lenfadenopati, hepatosplenomegali, kemik veya eklem ağrıları genellikle vardır. Solunum distresi ön mediastinal kitle veya anemi nedeniyle gelişebilir.
Hastaların bazılarında tanıda santral sinir sistemi bulguları izlenebilir. Trombositopeni ve koagülopatiye bağlı serebral hemoraji, lökositoza bağlı infarktlar gelişebilir. Erkek hastaların %10-23’ü kadarında tanıda testis tutulumu olabilir. Renal tutulum hematüri, hipertansiyon, böbrek yetmezliği; GİS tutulumu kanama, tifilit; kemik tutulumu osteolitik lezyonlar, tranvers metafizyel radiolusent bandlar şeklinde görülebilir. Kardiyak tutulum %5 hastada semptomatiktir, %30 kadar hastada otopsi ile kardiyak tutulum olduğu bildirilmektedir.
Kemik iliği yetmezliğine ait bulgular ve periferik kan bulguları lösemiyi düşündürür. Klinik ve laboratuvar bulguları dikkatlice değerlendirilmelidir. Lösemiden şüphelendiğinde öncelikle kemik iliği incelemesi yapılmalıdır.
Lösemi tedavisiz ölümcül bir hastalıktır. ALL’de genel sağkalım %80’i aşmıştır. AML’de genel sağkalım tüm tedavilere rağmen %60 dolayındadır. Son yıllarda risk grupları ve submikroskopik düzeyde blast sayısını gösteren minimal kalıntı hastalık taranarak uygulanan protokoller sonucunda beş yıllık genel sağkalım artırılmıştır. Farmakogenomik ve farmakodinamik özellikler de hastaların izlem ve sağkalımlarını etkileyen önemli faktörlerdir. Özellikle yüksek risk, refrakter veya relaps yapmış hastaların tedavisinde KT ile birlikte kullanılabilecek hedefe yönelik tedavilerin etkinliği çocukluk çağı lösemisinde çeşitli çalışmalarla araştırılmakta ve bu potansiyel tedavi yaklaşımları ile özellikle relaps/refrakter hastalarda sağkalım oranlarının yükselebileceği düşünülmektedir. Tedavi sonrası hastalar geç yan etkiler ve hastalığın tekrarı açısından sık kontrollerle değerlendirilmektedir.
HİPERTANSİYON: ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI
Vücudumuzda dolaşmakta olan kan damar duvarlarına belirli bir basınç uygulamaktadır. Peki bu basınç nasıl ölçülür ve hangi değerler normaldir? Ülkemizde hemen herkesin bildiği gibi kan basıncımız, diğer bir değişle tansiyonumuz kolumuza takılan bir manşonla ölçülmektedir ve normalde bu değer 120/80 mmHg’yı geçmemelidir. Bunun üstündeki değerler normal dışı kabul edilerek mutlaka hekim kontrolü gerektirir. Tansiyonumuzun 140/90 mmHg’nin üstünde olması ise kesin hipertansiyon olarak kabul edilmektedir. Hipertansiyon tanısının doğru ortaya koyulabilmesi için tansiyon ölçümlerinin sadece bir kere yapılmaması, hekimlerin önerilerine göre takip edilerek birden çok ölçüm esas alınması gerektiği unutulmamalıdır.
Hipertansiyon değimi, kanın vücudumuzda dolaşırken damar duvarlarına yüksek basınç uygulamasıdır. Kanın damarlarda sürekli yüksek basınçta dolaşması ne gibi sorunlara yol açmaktadır? Hipertansiyonu bu kadar önemli bir toplum sağlığı sorunu olmasının nedeni, ölüme sebebiyet veren hastalıklar içinde hipertansiyonun tek başına en sık görülen hastalık olmasından kaynaklanmaktadır. Bir kişide sürekli olarak hipertansiyon bulunması kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere böbrek yetersizliği ve diyaliz, beyin kanaması ve felç gibi ciddi hastalıklara zemin oluşturmakta başka bir değişle davetiye çıkarmaktadır. Günümüzde insan ömrünün uzaması ile birlikte kronik hastalıklar ve bu hastalıkların etkin tedavisi giderek daha önemli bir sorundur. Bu kronik hastalıkların başında da hipertansiyon yer almaktadır. Hipertansiyonun Türkiye’de görülme sıklığı son derece yüksek olup son yayınlarda 140/90 mmHg değeri temel alınan çalışmalarda erişkin nüfusun yaklaşık %31-32 sinde hipertansiyon hastalığı mevcuttur. Yaşla beraber görülme sıklığının artması nedeniyle 70 yaşından sonra 3 kişiden 2’sinde hipertansiyon görüldüğü bilinmelidir.
Yüksek tansiyon baş ağrısı, burun kanaması, nefes darlığı gibi belirtiler vermekle birlikte çoğunlukla hiç bir belirti vermeden sinsi bir biçimde ilerlemektedir. Bu nedenle birçok hastada sinsi seyreden hastalık ancak vücudun çeşitli organlarına zarar verdiği zaman ortaya çıkmış gibi algılanmaktadır. Türkiye’de hastaların ortalama ancak %55’i hipertansiyonu olduğunu bilmektedir. Tanı konulamayan hastalar ise maalesef tedavisiz kalmaktadır. Bu gerçek ışında hipertansiyonu olan hastaların olabildiğince tamamı saptanarak tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu ne kadar çok hastada mümkün olursa toplumda hipertansiyona bağlı gelişebilecek birçok hastalığın önlenmesinde de o kadar başarılı olunacaktır.
Hipertansiyon gelişimini önlemek için düzenli ve sağlıklı beslenmenin yanında aktif bir yaşam tarzı benimsenmelidir. Hipertansiyonu olan bireylerin ise fazla kilolarından kurtulması, tuz tüketiminin azaltması, sigara ve alkol kullanımını bırakması ve düzenli fiziksel egzersiz yapması başlıca yaşam şekli değişiklikleridir. Bu yaşam şekli değişiklikleri bile birçok hastada hipertansiyonu kontrol altına almakta yeterli olabilir. Yeterli olmadığı durumlarda ise doktor gözetiminde kişiye özgü ilaç başlanarak hastaların takip edilmesi uygun olacaktır.
Hemşirelik Haftası
Uluslararası Hemşireler Birliği (ICN) her yıl, hemşirelik haftası boyunca tüm ülkelerde tartışılması ve farkındalık yaratılması için bir tema belirlemektedir. Bu yıl temamız “Hemşireler, Herkes İçin Sağlık Hedefine Ulaşmada Öncü Ses”tir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de, dünyadaki en büyük sağlık mesleği olan ve sağlık hizmetinin sunulduğu her alanda çalışan, Herkes için Sağlık vizyonunu elde etmek için uygun bir şekilde kullanıldığında büyük potansiyele ve değere sahip olan
Hemşirelerin; sağlık hizmeti sunan ekibin kalbi durumunda olduğunu belirtmiş ve Florence Nightingale‘in 200. doğum yılı olan 2020 yılını Hemşirelik ve Ebelik Yılı ilan etmiş ve 2020 yılı sonuna kadar sürecek "HEMŞİRELİK ŞİMDİ! " kampanyasını başlatmıştır. Bu kampanyanın amacı, 21. yy’ın sağlık hedeflerine ulaşma konusunda hemşireleri daha etkili hale getirmek için onları güçlendirmektir.
Modern hemşireliğin kurucusu kabul edilen Florance Nightingale'in doğum günü olan 12 Mayıs, tüm dünyada "hemşireler günü" olarak kutlanmaktadır. Bu özel gün, hemşirelerin toplum sağlığına verdiği ve verebileceği önemli katkıları herkese anımsatmak için kutlanmakta; hemşirelik haftası boyunca hemşirelik mesleğinin toplum yararına gelişiminin önündeki engellere, toplumun ve ilgililerin dikkati çekilmektedir.
Hemşirelik, günümüz teknolojilerinin ve tıp biliminin ilerlemesi ile önemli aşamalar kaydederek bir dizi hızlı ve çarpıcı değişim geçirmiştir. Başlangıçta sadece fiziksel gereksinimlerin giderilmesi ile ilgilenirken giderek, hasta ya da sağlıklı bireyi bütüncül bir şekilde değerlendirmeye başlayan, uygulama alanlarını ve sorumluluklarını genişleterek, hastalığa odaklanan bir meslekten, sağlığa odaklanmış, özerk bir mesleğe dönüşen Hemşirelik, bu gün sağlık sisteminin vazgeçilmez bir unsurudur.
Hemşirelik hizmetlerinin her kademesinde aldığı görevi, disiplinli, sabırlı, hoşgörülü, şefkatli tutumları ve sorumluluk bilinciyle, insan hayatının kutsallığından ödün vermeksizin büyük bir özveri ile tüm hemşirelerin 12 Mayıs Hemşirelik Haftası KUTLU OLSUN……
Dünya El Hijyeni Gününde 2018 yılı El Hijyeni Şampiyonu Kliniklerimize Teşekkür Belgeleri Verildi
Sağlık bakımı ilişkili enfeksiyonların önlenmesinde, hastane ortamında 5 durumda el hijyeni sağlanması en etkili yöntemdir. Dünya Sağlık Örgütü bu 5 duruma dikkati çekmek üzere, 5 Mayıs’ı Dünya El Hjyeni Günü olarak belirlemiştir ve her yıl farkındalığı arttırmak üzere tüm dünyada etkinlikler yapılmaktadır. Bu kapsamda hastanemizde Başhekimliğimiz ve Enfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından düzenlenen bir dizi etkinliklerle beraber, el hijyeni şampiyonu olan kliniklere teşekkür belgesi takdim edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından hastanelerde yapılması beklenen haberli el hijyeni gözlemleri sonucunda, el hijyeni oranları en yüksek olan üç kliniğimiz belirlendi. 2018 yılı el hijyeni şampiyonu kliniğimiz Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi oldu. Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Sefa Kurt tarafından teşekkür belgesi ünite sorumlusu Prof. Dr. Tolga Köroğlu’na takdim edildi. İkinci olan kliğimiz Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi adına ünite sorumlusu Prof. Dr. Nuray Duman’a belgesi, Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Figen Coşkun tarafından; üçüncü kliniğimiz Anestezi Yoğun Bakım Ünitesi adına belgesi, ünite sorumlusu Prof. Dr. Necati Gökmen’e Enfeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Sema Alp Çavuş tarafından takdim edildi.
“Klinik çalışanlarımızı kutluyor başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz” diyen Enfeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Sema Alp Çavuş, 2019 yılı gözlemlerine devam ettiklerini belirterek tüm klinikleri gelecek yılın şampiyonu olmaya davet etti.
Diğer Makaleler...
- 1. TÜRKÇE TIP DİLİ BİLİMSEL TOPLANTISI
- TALASEMİ
- Dünya Sağlık Örgütü 5 Mayıs Dünya El Hijyeni Günü
- DİYABETLİ ÇOCUKLARA DESTEK KERMESİ
- 3 Mayıs Astım Günü
- Deü’de Şifalı Su İle Termal Tedavi Dönemi Başladı
- AŞI HAFTASI
- DEÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’ndan Bahar Sempozyumu
- HEMOFİLİ
- Hemodiyaliz Resertifikasyon Sınav Sonuçları
- PROF. DR. RAİF ÇAKMUR: PARKINSON HASTALIĞINDA EN ÖNEMLİ SORUN DOPAMİN EKSİKLİĞİ
- KALP HASTALIKLARI
- 7-13 NİSAN DÜNYA SAĞLIK HAFTASI: HER BİREY İÇİN NİTELİKLİ SAĞLIK
- HEMŞİRELİKTE İYİ UYGULAMA FİKİRLER YOLUNDA YENİ FİKİRLER
- OTİZM
- 01-07 NİSAN KANSER HAFTASI
- TÜRKİYE ve DÜNYADA KANSER
- Perinatoloji
- OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ
- TÜBERKÜLOZ
- 22 MART DÜNYA SU GÜNÜ
- Hemodiyaliz Resertifikasyon Sınavı
- DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GERİATRİ BİLİM DALI
- SAĞLIKLI BÖBREK, SAĞLIKLI GELECEK
- GLOKOM NEDİR
- TIP FAKÜLTESİ 41. YAŞINI KUTLADI
- GERİATRİ HEMŞİRELİK KURSU
- II. UYGULAMALI GERİATRİ HEMŞİRELİĞİ KURSU
- DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ EĞİTİM BİRİMİ
- UYGULAMALARLA ETKİLİ İLETİŞİM SEMİNERİ
- MESLEK HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİMİZ TÜM ÇALIŞANLARIN HİZMETİNDEDİR
- Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde ‘Gezici Kütüphane’ hizmeti
- DEÜ’DEN BİR GÜNDE 175 KÖK HÜCRE BAĞIŞI
- KAN BAĞIŞI GÖNÜLLÜLERİ BEKLENİYOR
- YENİ GÖREVLERİNDE BAŞARILAR DİLERİZ
- KEMOTERAPİ HASTALARI MÜZİK DİNLETİSİ İLE MORAL BULDU
- Organ Bağışı
- 9 Şubat Sigarayı Bırakma Günü
- DEÜ PLASTİK, REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ AB MARKASI OLDU
- 4 Şubat Dünya Kanser Günü - Erken Teşhis Hayat Kurtarır....
- Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Pediatri Günleri’nin yirmincisi 6–9 Mart 2019 tarihlerinde İzmir Sabancı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecektir.
- Bebek Dostu Hastane Dokuz Eylül Üniversitesi
- Anestezik Gazların Atmosfere Salınımında Farkındalık Önemli
- Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanemiz Normal Doğumu En Çok Destekleyen Üniversite Hastanesi
- Dokuz Eylül Üniversitesi Ameliyathane Hemşireliği Eğitim Programı Duyurusu
- I. DENEY HAYVANLARI KULLANIM SERTİFİKASI EĞİTİM PROGRAMI
- Acil Tıp Öğretim Üyesi Nöbet Listesi
- Üniversitemizin Yeni Rektörü Prof.Dr. Nükhet Hotar Göreve Başladı...
- Üniversitemizin 36. Kuruluş Yıldönümü Kutlaması
- Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Enis İğci'nin Vefatı...
- Babalar Günü Kutlaması
- Ramazan Bayramı Kutlaması
- Hastanemiz Kalite Koordinatörlüğünde Görevli Olan Candan Kıyman’ın Vefatı...
- DEÜ’lü Hemşireler, Hemşireler Günü’nde Doyasıya Eğlendiler
- DEÜ HASTANESİ’NDE YANGIN TATBİKATI
- DEÜ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ BİR İLKE İMZA ATTI
- DEÜ, NAMIK HOCASINI UNUTMADI NAMIK ÇEVİK’İN İSMİ FAKÜLTEDE YAŞAYACAK
- Hemodiyaliz / Periton Diyalizi Resertifikasyon Sınav Sonuçları
- 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızı Kutlarız!
- Acı Kaybımız
- Karşılıksız Sevginin Vücut Bulduğu Tüm Annelerimizin, Anneler Günü Kutlu Olsun...
- 12-18 Mayıs Dünya Hemşirelik Haftası Kutlu Olsun
- Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi çalışanları Hemşirelik Hizmetleri Müdürlüğü tarafından düzenlenen bowling turnuvasında buluştu.
- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
- Dayanışma Günü
- DEÜ’DEN DEV SAĞLIK YATIRIMI
- DEÜ HASTANESİNDE BAŞLADI TÜM TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLDU
- KİŞİSEL GELİŞİM SEMİNERLERİ EĞİTİCİLERİNE İÇTEN TEŞEKKÜR
- Akupunktur ve Moksibüsyon “Geleneksel Tıbbın Yeniden Keşfi”
- Fedakârca acil tıp hizmeti vermeye çalışan ATT ve Paramediklerimizin ‘Acil Tıp Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’nü kutlarım
- Üniversite Yönetim Kurulu Hastanemiz Başhekimliğinde Yapıldı
- DOKUZ EYLÜL TIP FAKÜLTESİNİN GURUR GÜNÜ DEÜ TIP DA 40. YIL ÇOŞKUSU
- 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103. Yıldönümü
- 14 Mart Tıp Bayramı Kutlaması
- NEHİR’İN ADI DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ OYUN ODASINDA YAŞAYACAK
- Doğdukları Kente En Anlamlı Armağan
- Hastane Servisler Girişi tadilatla yenilendi
- Nefroloji Bilim Dalı Hemodiyaliz / Periton Kursiyer Eğitim Programı
- Başhekim Prof. Dr. Mete Edizer’den tedavi gören küçüklere yeni yıl morali
- DEÜ’de hizmete açılan KİTVAK Abdulrezzak Sancak Konukevi için hasta yakınlarından sonsuz teşekkür
- Yılın Hemşirelik Hizmetleri Yöneticisi Ödülü DEÜ’lü Yönetici Seyyare Kurt’a verildi.
- DEÜ Hastanesi çalışanlarına Kişisel Gelişim Seminerleri
- DEÜ Hastanesi’nin sevilen çalışanı Özler Dündar gözyaşları ile sonsuzluğa uğurlandı
- Arpaboyu Dergisi'nin 65. Sayısı Yayınlandı...
- 10 Kasım Atatürk'ü Anma Töreni ve Başhekimimizin Mesajı
- Akıllı Hastane DEÜ’de E-İmza Dönemi
- Nefes Kesen Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun Gözdesi Dokuz Eylüllü Doktorlar
- KBB’den Canlı Cerrahi İle Türkiye’ye Eğitim
- Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Karaciğer Naklinde 3D Devrimi
- Başhekimlikte Plaketli Devir Teslim
- Aile Hekimliği Anabilim Dalı Yeni Binasına Taşındı
- Yaşam Boyu Devam Eden Serebral Palsi Tedavisinde Deneyimli Merkez DEÜ Hastanesi
- Kanser Savaşçısı DEÜ Hastanesi Tümör Konseyleri İle Fark Yaratıyor
- DEÜ Hastanesi İnme Tedavisinde Türkiye’ye Rol Model
- Prof. Dr. Bahri Akdeniz: “Kalp sağlığında düzenli kontrol hayat kurtarır”
- Aşırı Sıcakta İş Kazaları 4 Kat Artıyor
- Meslek Hastalıklarında DEÜ’den Sanayiye İşbirliği Çağrısı
- DEÜ Hastanesi’nde Kanser Hastaları Kemoterapi İçin Artık Sıra Beklemeyecek
- Adli Tıp Anabilim Dalı Yeni Poliklinik Binasına Taşındı
- Plastik Cerrahi Polikliniği’nde Fiziksel Alanlar İyileştirildi