Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Anayasası Prof. Dr. Andrija Stampar başkanlığındaki ara komisyonun tüm çalışmalarını tamamlaması üzerine 26 üye ülkenin onayı 7 Nisan 1948’de yürürlüğe girmiştir. DSÖ Anayasası’nın yürürlüğe girdiği tarih olan 7 Nisan, her yıl ‘Dünya Sağlık Günü’ olarak kutlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü ve buna bağlı toplumsal kuruluşlar sağlık sorunlarını önleme, erken saptama, koşulları iyileştirme, sağlığın nitelikli ve ulaşılabilir olması için gerekli çalışmalar yürütmektedir. Her yıl kutlanan 7 Nisan Dünya Sağlık Günü kapsamında da sağlıkla ilişkili tema farklı yönleriyle işlenmekte ve dünya çapında o konuda farkındalık yaratılması hedeflenmektedir.
Sağlık; ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Sağlık kavramı hayatımızda hiç bir kavramla değiştirilemez veya ölçülemez. Sağlıklı toplumlar için öncelikle toplumun en küçük yapı taşı bireyin sağlıklı olması gerekir. Çağımızda sağlığımız için tehdit oluşturan hastalıkları iyi bilmemiz ve bu konuda bilgili olmamız gerekmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı olmayan hastalıklar (BOH’lar) kategorisinde yer alan ve 21. yüzyılın en büyük halk sağlığı problemi olarak görülen hastalıklar içerisinde kalp-damar hastalıkları (BOH’ların %48’i) başta olmak üzere, kanserler (%21), kronik solunum hastalıkları (%12) ve diyabet (%3,5) yer almaktadır. Bu hastalıklar dünya üzerindeki en büyük katiller arasında nitelendirilir. 2008 yılında 36 milyondan fazla birey (dünya çapında ölümlerin %63’ü) BOH’lara bağlı olarak ölmüştür. Bu derecede önemli sağlık sorunu ve ölüm sebebi olan hastalık grubundan korunmak adına risk faktörlerini iyi bilip önlemlerimizi almamız gerekmektedir. Başlıca değiştirilebilir risk faktörlerine baktığımızda dengesiz beslenme, fiziksel aktivite azlığı, aşırı tuz tüketimi, tütün ve alkol kullanımı olduğu görülmektedir.
Düzenli fiziksel aktivite ve dengeli beslenme iskemik kalp hastalığı, inme, meme ve kolon kanseri ve hatta diyabet gelişme ve diyabetin ilerleme riskini azaltır. Aynı zamanda kilo kontrolüne, obezite ve metabolik sendromun gelişmesinin engellenmesine, diyabet hastaları için kan şekeri kontrolüne, kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur.
Diyetteki aşırı sodyum tüketimi, yüksek hipertansiyon ve kalp damar hastalıklarının gelişme riskine sebep olabilir. Tuzun kaynağı ülkeden ülkeye değişir. Bazı ülkelerde tüketime hazır gıdalar veya işlenmiş gıdalarla alakalı iken, diğerlerinde yemek hazırlarken ya da masada eklenen tuz daha önemli olabilir. Ülkemizde günlük tuz tüketimi 18 gram olup, bu tüketim fazlalığının günlük 5-6 gramın (1 tatlı kaşığı) altına indirilmesi gerekmektedir.
Her yıl yaklaşık 6 milyon insanın tütün kullanımına bağlı olarak öldüğü düşünülmektedir, bunun 600 000’i (170 000’i çocuk) pasif içicilik sebebiyle ölmektedir. Bunun yanında tütün, yüksek tıbbi maliyetler ve verimlilik kaybı sebebiyle önemli bir ekonomik yüktür. Başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanser, kalp damar hastalıkları, kronik akciğer hastalıkları için en önemli risk faktörü olup, kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir.
Alkol, karaciğer sirozu ve pankreatitte olduğu gibi, ağız, larinks (gırtlak), özefagus (yemek borusu), kolon, rektum, karaciğer ve kadın meme kanserinin riskinin yükselmesi ile de ilişkilendirilmiştir. Ek olarak alkol tüketimi, hipertansif hastalık, atriyal fibrilasyon ve kanamaya bağlı inme ile de bağlantılıdır. Bu nedenle alkol tüketiminin kontrollü olmasının, belirtilen hastalıkların riskini azaltmada faydalı olduğu bilinmektedir.
Sonuç olarak; ülke ve bütün dünya olarak karşı karşıya olduğumuz ve gelecekte bizi bekleyen sağlık sorunları, bu sorunlara karşı alınabilecek önlemler hakkında bilgimiz olduğu takdirde, hareket planımızı daha hızlı, nitelikli ve güçlü bir şekilde yapabileceğimizi öngörmekteyiz. 7 Nisan Dünya Sağlık Günü kapsamasında günümüzdeki sağlık sorunlarına ve azaltıcı risk faktörleri hakkında kısaca bilgilendirmeler yaparak, sağlıklı bir günlerde yaşamayı ülkemiz ve dünyamız için dilemekteyiz.
Prof. Dr. M. Oktay TARHAN
Uzm.Dr. Merve KESKİNKILIÇ